Ankara
Hava Durumu

#Türkiye

ortamhaber.com - Türkiye haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Türkiye haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

"En büyük milli kahramanımız Atatürk'tür" Haber

"En büyük milli kahramanımız Atatürk'tür"

"En büyük milli kahramanımız Atatürk'tür" Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Sözcüsü Lütfullah Önder düzenlediği basın toplantısında Türkiye'deki siyaset ortamını değerlendirdi. BTP Sözcüsü Lütfullah Önder şunları söyledi; "Ülkemizde özellikle Meclis'te grubu olan siyasi partilere baktığımız zaman artık bir duruş tarifleyemediğimizi maalesef görmekteyiz. Hâlbuki siyasi partilerin temel bir renkleri olur, bir duruşları olur, bir politikaları olur ve o temel çizgileri değişmez. Örneğin “Milliyetçi Hareket Partisi ya da AK Parti terörle ilgili nerede duruyor?” diye sorduğunuz zaman dün farklı yerde duruyordu, daha önceki gün daha farklı yerde duruyordu, bugün çok daha farklı bir yerde durduklarını görüyoruz. Örneğin Cumhuriyet Halk Partisi'nin ekonomiyle ilgili, devletçilikle ilgili, milliyetçilikle ilgili — ki bu altı okun temel altı oktan birer başlıktır — bu başlıklarda nerede duruyor, nasıl tarifliyor diye sorduğunuz zaman dün farklı tanımladıklarını, bugün farklı tanımladıklarını görüyoruz. Hâlbuki siyasi partilerin belli ilkeleri olmalı, belli renkleri olmalı ve bu değişmemeli. İnsanlar o renkleri benimsediği için o partilere gitmeli. Şimdi bırakın o temel çizgiyi, oy verirken yapılan propagandanın bugün aksinin yürütüldüğünü, yapıldığını maalesef görmekteyiz. Biz Bağımsız Türkiye Partisi olarak kurulduğumuz günden bugüne çizgisi değişmeyen, rengi değişmeyen ve bu anlamda da bir davası olan bir siyasi partiyiz. Çünkü dava dediğiniz şey budur. Aksi hâlde dün farklı, bugün farklıysanız sizin bir davanız yoktur anlamına gelir. "FETÖ'nün CIA ve Vatikan bağlantısını anlattık" 2000’li yıllarda FETÖ Türkiye’de çok aktifti. Toplumun belki muhafazakâr kesimin büyük bölümü FETÖ’ye sempati besliyordu. O dönemde biz Fethullah Gülen organizasyonunun CIA bağlantısını, Vatikan bağlantısını anlattık. Bu anlatım bize oy kaybettirdi; zaten kaybettireceğini de biliyorduk. Ama oy kaybettirme pahasına vatana, millete, devlete yararlı olacağına inandığımız için milleti ve devleti ayıktırmamız gerektiğini düşündüğümüzden oy kaybetsek de doğruyu anlatmaktan geri durmadık. "En büyük milli Kahramanımız Atatürk'ü anlattık" Yine 2010’lu yıllarda “Milli Kahramanlar” programlarını icra ettik. Bizim en büyük milli kahramanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü bu programlarda Anadolu’yu il il, ilçe ilçe dolaşarak anlattık. Hem de milletin bilmediği bir yönüyle anlattık. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, dindar Atatürk’ü anlattık; dine hizmet eden bir Atatürk’ü anlattık. Diyanet İşleri Başkanlığını kuran, Kur’an’ı Türkçe'ye tercüme ettiren, tefsir ettiren, Kütüb-i Sitte’yi Türkçe'ye tercüme ettiren Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü anlattık. Kendini Atatürkçü olarak tanımlayanların bile kafalarında farklı bir ezber vardı. Bu anlatıklarımız başta onların da kafasına yatmadı. Kendini muhafazakâr olarak tanımlayanlar da Atatürk’ü din konusunda farklı bir yere koyuyorlardı. Bizim anlattıklarımız onların da kafasına yatmamıştı. Kurucu liderimiz Prof. Dr. Haydar Baş bunun kitabını yazdı, anlattı. Bugün topluma baktığımız zaman örneğin 10 Kasım’da Anıtkabir’deydik. Anıtkabir’i ziyaret eden insan sayısının her geçen sene arttığını görüyoruz. 10 Kasım’da Anıtkabir’e gittiğimizde mozolenin önüne gelindiğinde birçok insanın ellerini açarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e dualar ettiğini görüyorsunuz. Prof. Dr. Haydar Baş, “Anıtkabir’e gittiğinizde abdestli olacaksınız ve ellerinizi açarak en güzel duaları ona hediye edeceksiniz.” diye öğütlemişti. Bu öğüde uyan ve orada dualar eden on binlerce, yüz binlerce insanımızı görüyorsunuz. Siyasi partilerin aslında millete doğruları anlatmak, milleti doğru bir noktaya çekmek, siville askeri, devletle milleti kaynaştırmak, birleştirmek gibi bir sorumluluğu üstlenmesi gerekirken maalesef farklı yerde durduğunu, bu konuda hiçbir duruş ortaya koymadığını görüyoruz. "7 Aralık'ta 9. Olağan Bütük Kongremizi yapacağız" Bağımsız Türkiye Partisi olarak 7 Aralık 2025 tarihinde 9. Olağan Kongremizi yapıyoruz. 9. Olağan Kongreyi yapan bir parti olmakla da övünüyoruz. Türkiye’de siyasi partilerin maalesef ömürleri çok uzun sürmüyor. Çözümün adresi olduğumuzu göstermek, çare olduğumuzu göstermek üzere on binlerce insanımızla Ankara’da buluşacağız. 7 Aralık’ta tüm halkımızı Ankara’ya davet ediyoruz. Türkiye’nin çaresi var, Türkiye’nin çözümü var. Bu kokuşmuş, bu rengi kalmamış, bu duruşu kalmamış siyasete format atmak için insanımızı Bağımsız Türkiye Partisinde buluşmaya, beraber yol yürümeye davet ediyoruz. "

Dervişoğlu, Atatürk için okutulan Mevlid-i Şerif'e katıldı Haber

Dervişoğlu, Atatürk için okutulan Mevlid-i Şerif'e katıldı

Dervişoğlu, Atatürk için okutulan Mevlid-i Şerif'e katıldı İYİ Parti Genel Başkanı Dervişoğlu, Atatürk'ün ebediyete irtihalinin 87’nci yılı dolayısıyla Hacı Bayram-ı Velî Camii’nde okutulan Mevlid-i Şerif'e katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atatürk’e hakaret edenlere yönelik uyarısına dikkat çeken Dervişoğlu, “Bu açıklama bizim açımızdan son derece kıymetlidir. Ayrıca biliyorsunuz Cumhuriyet Bayramlarında hatta bu 10 Kasım'ın arifesinde de Cuma hutbelerinde Mustafa Kemal'in isminden bahsedilmemesi gibi bir garabet ile karşı karşıyayız. Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu tavrının Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ciddiye alınıp önemsenmesi gerektiğini ve böyle günlerde Cuma hutbelerinde Mustafa Kemal Atatürk'e duyulan değerin camilerimizde de ifade edilmesini buradan hassaten ifade ediyorum.” dedi. İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete irtihalinin 87’nci yılı dolayısıyla partisince Hacı Bayram-ı Velî Camii’nde okutulan Mevlid-i Şerif'e katıldı. Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmet ve minnetle andığını belirten Dervişoğlu, “20. yüzyılın en büyük lideri, büyük asker, büyük komutan, büyük devlet ve siyaset adamı. Bence ve dünyadaki birçok insanın ortak kabulüyle son bin yılın dahisi. Onun kaybının yıl dönümünde yüz binlerin Ankara'ya attığına şahit oluyoruz. Sabahtan itibaren herkesin yüreğinde O’nun yokluğunun acısı ve zihninde geleceğe dair beslediği umutlar var. Herkes bugün Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ü şükranla, minnetle, rahmetle yâd edip, bağrına bastı. Büyük adam olmak böyle bir şey. O, bu büyük milletin yetiştirdiği en önemli evlatlarından biri” dedi. “Burada siyasi bir amaç söz konusu değil” Kocaeli Valiliği’nin 10 Kasım’da “Atatürk'e mevlit” kararından sonra bazı kesimlerin buna tepki göstermesiyle başlayan tartışmalara değinen Dervişoğlu, “Kocaeli Valimiz, Mustafa Kemal'in vefatının yıl dönümünde bütün ilçelerin camilerinde Mevlid-i Şerif okutulacağını ve Kur’an-ı Kerim tilavetinde bulunacağını ifade etmişti. Kayda değer olmayan meczuplar da onun bu düşüncesiyle ilgili karşı duruşlarını ifade etmişti. Bunlar toplumun içinde çok küçük azınlıklar. Biz her 10 Kasım'da Atamızı rahmet ve minnetle alıyoruz ama Kocaeli Valisi'nin karşılaştığı muameleden rahatsız olarak, Türkiye'nin her yerinde Atamızın ruhuna Kur’an tilavetinde bulunulması ve Mevlid-i Şerif okutulması için teşkilatlarımızı bilgilendirdik. Burada bir siyasi amaç da söz konusu değildir. Önemli olan bu memleketin en büyük evlatlarından birinin rahmetle yad edilmesiydi” ifadesini kullandı. Diyanet’e hutbe çağrısı Dervişoğlu, “Hatta bu işin siyasallaşmaması için de bir kısım meczupların sistemle ilişkilendirilmesinden bahisle, Mustafa Kemal Atatürk için yapacağımız Kur’an tilavetine Sayın Cumhurbaşkanı’nı Hacı Bayram Camii'ne davet etmiştik. O elbette ki hem konumu hem durumu itibariyle bu davete icabet etmedi ama Mustafa Kemal Atatürk'e yönelik saldırılara karşı da bugün bir açıklamada bulunup tepkisini gösterdi ve Cumhuriyet’in kurucusuna sahip çıkılması gerektiğine altını çizerek işaret etti. Bu açıklama bizim açımızdan son derece kıymetlidir. Ayrıca biliyorsunuz Cumhuriyet Bayramlarında hatta bu 10 Kasım'ın arifesinde de Cuma hutbelerinde Mustafa Kemal'in isminden bahsedilmemesi gibi bir garabet ile karşı karşıyayız. Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu tavrının Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ciddiye alınıp önemsenmesi gerektiğini ve böyle günlerde Cuma hutbelerinde Mustafa Kemal Atatürk'e duyulan değerin camilerimizde de ifade edilmesini buradan hassaten ifade ediyorum. Türkiye'den yüz binlerce insan geldi ve bu memleketin kurucusuna sahip çıktı. Bu demektir ki Cumhuriyetimiz sahipsiz değildir. Milletimiz, kurucusuna sıkı sıkıya sarılmış, onun ülkü ve hedeflerini gerçekleştirmek için mücadele ediyor. Hem Atatürk'ün ruhuna ve maneviyatına, hatırasına saygımızı ifade ettik hem de O’nun hedeflerine bağlılığımızı dile getirdik.” diye ekledi.

Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Sözcüsü Lütfullah Önder Haber

Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Sözcüsü Lütfullah Önder

BTP'den açılım için 'Vardır bir bildikleri' diyenlere FETÖ hatırlatması "Bugün yaşananlara anlam veremeyip 'Vardır bir bildikleri' diyenlere şunu hatırlatıyorum; gelecekte yine büyük bedeller, büyük faturalar ödeyerek ne bildiklerini öğrenmek durumunda kalmayalım" Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Sözcüsü Lütfullah Önder basın toplantısı düzenleyerek gündemi değerlendirdi. Lütfullah Önder şunları söyledi; "Milletimizin gündeminde açlık var, yoksulluk var, sağlıklı beslenememek var, barınma ihtiyacı var, ekonomik problemler var ama Türkiye'nin gündeminde maalesef çok uzun bir süredir ekonomi yer alamıyor. Siyasilerimizin 50 bin insanın katili teröristbaşı Abdullah Öcalan'ı çıkarmak gibi bir çok daha önemli dertleri var. Siyasilerin Öcalan'ın yol göstericiliğinde Türkiye'nin problemlerini - problem dedikleri şey milleti etnik kimlik üzerinden tanımlama - çözmek gibi bir gündemleri var. Geçmişte Selahattin Demirtaş'ın tahliyesini ima edenleri bile teröristlikle, teröristlere destek vermekle suçlayanların şu an Türkiye'de Selahattin Demirtaş'ın tahliyesi ile ilgili bir gündem oluşturma gibi bir dertleri var. "Bugün yaşananlara anlam veremeyip 'Vardır bir bildikleri' diyenlere..." Siyasilerimiz çok ciddi bir dönüş ve dönüşüm içerisinde maalesef. Bu dönüşüme tabanın ayak uydurması, hazmetmesi çok zor ama buna rağmen, 'Ne olursa olsun ben kendi siyasi partimden dönmem' diyenlere bu konuları sorduğunuz zaman, 'Büyüklerimizin var bir bildiği, devleti yönetenlerin, siyasetçilerin var bir bildiği, bizim aklımız ermez' cevabını duyuyorsunuz. Bu cevapları duyunca ben geçmişe şöyle bir yolculuk yapıyorum. Fethullah Gülen organizasyonunun Türkiye'de milli ve dini değerlerimizin aleyhine faaliyetler yürüttüğü 2000'li yıllarda örneğin Müslüman bir kadını Hristiyan bir erkekle evlendirip müftü, hahan papaz huzurunda nikah kıydırılıp Zaman Gazetesinin manşetinden de 'Bu bir devrim' diye verildiğinde o dönem de FETÖcüler, 'Bizim aklımız ermez. Hocaefendinin var bir bildiği' derlerdi. Aradan yıllar geçti, 15 Temmuz yaşandı ve o sözde hocaefendinin ne bildiğini gördük ama bedeli çok ağır oldu. Büyük bedeller ödedik, insanımız canını kaybetti, kendi yetiştirdiğimiz insanların bizim üzerimize bomba attığını gördük. Onların büyük bir fatura ödeyerek ne bildiğini gördük! Bugün yaşananlara anlam veremeyip 'Vardır bir bildikleri' diyenlere de şunu hatırlatıyorum; gelecekte yine büyük bedeller, büyük faturalar ödeyerek ne bildiklerini öğrenmek durumunda kalmayalım. O nedenle yanlış gördüğümüzün karşısında 'yanlış' diyelim. En azından yanlış yanında yanlışa destek vermek durumunda değiliz. "Bunlara fırsat verirseniz değil Selahattin Demirtaş'ı, Apo'yu bile hapisten çıkarırlar diyorlardı" Selahattin Demirtaş üzerinden yürüyen tartışmaya da bir bakış açısı getirmek istiyorum. Selahattin Demirtaş'ın tahliyesini ilk kez Sayın Devlet Bahçeli, 'Hayırlara vesile olmasını dileyerek' gündeme getirdi. Bunun ardından da gerek Adalet Bakanlığı'ndan ve gerek kendi avukatlarından adımlar, açıklamalar gelmeye başladı. Selahattin Demirtaş'ın tahliyesini ima edenlere bile ciddi tepki gösteriyorlardı. Hem Sayın Cumhurbaşkanı, hem Sayın Devlet Bahçeli çok değil 2023'teki seçimlerde neredeyse propagandanın büyük bölümünü bu tartışma üzerinden yürütmüşlerdi, 'Bunlara fırsat verirseniz değil Selahattin Demirtaş'ı, Apo'yu bile hapisten çıkarırlar' diyorlardı. Milletten bu sözler sayesinde aldıkları oylarla seçildikten sonra 'olmasın' dedikleri şeyleri bizzat kendileri maalesef yapıyorlar. "Hiç kimse hukuk penceresinden konuşmuyor" İşin üzücü taraflarından bir tanesi de şu; Selahattin Demirtaş'ın hapiste kalmasını savunanlar ya da Selahattin Demirtaş'ın tahliye edilmesini isteyenlere baktığınız zaman hiç kimsenin hukuk penceresinden konuşmadığını görüyoruz. Siyasi duruşuna göre kimisi 'hapiste kalmalı' diyor, kimisi 'çıkmalı' diyor ama hukuk çerçevesinde konuşulmuyor. İki taraf da hukuk çerçevesinde talebini gerekçelendiremiyor. Bu da Türkiye'de hukuk devletinin ne hale geldiğini, hangi noktaya geldiğini, yargı bağımsızlığının artık sadece bir söz olarak kaldığını gösteren üzücü bir fotoğraf." ,

BTP'den Bursa'da ‘Geleceği Savunmak’ programı… Haber

BTP'den Bursa'da ‘Geleceği Savunmak’ programı…

BTP'den Bursa'da ‘Geleceği Savunmak’ programı… Bağımsız Türkiye Partisi'nin (BTP) toplumu tehdit eden bağımlılıklara karşı başlattığı 'Geleceği Savunmak' programlarının Bursa ayağı da gerçekleştirildi. Yoğun katılımla gerçekleşen programın açılış konuşmasını BTP Bursa İl Başkanı Zeki Garaçoğlu yaptı. Garaçoğlu, "Çok büyük tehlikeyle karşı karşıyayız. İnsanı sağlam kılmamız lazım ki bütün meseleleri çözebilelim" dedi. Programa Gemlik Belediye Başkanı Şükrü Deviren de katıldı. Selamlama konuşması yapan Deviren, "Manidar da bir aslında panel olmuş bu; bağımlılığa karşı Bağımsız Türkiye Partisi" dedi. Programda dikkat çekici konuşmalar yaptı. Yeşilay Bursa Şubesi Başkanı Şeyda Polat, "Eskiden Bursa'da en yoğun madde bağımlılığı görülürdü ama şu an en çok kumar ve kumarda maalesef çok riskli ve korkunç bir bağımlılık türü" dedi. Eski Bursa İl Sağlık Müdürü Dr. Hüseyin Serdar ise madde kullanımında ergenlik dönemine dikkat çekti ve ailelere çağrı yaptı. Serdar, "Anneler en iyi narkotik uzmanıdır. Çocuklarını çok iyi takip ederler. Elbiselerinde koku var mı, leke var mı, morarması var mı? Davranışı değişti mi? Bağırıyor mu, çağırıyor mu? İçine mi kapandı? Kimle konuşuyor? Biz de telefon açıyor mu, açmıyor mu? Her türlü şekilde anne hisseder. İşte o gücünüzü kullanın" dedi. Bursa Teknik üniversitesi Prof. Dr. Abdullah Işıklar ise Türkiye'de sanal kumarın geldiği noktayı anlattı. Işıklar, "Bağımlıların yüzde 97'si erkek. Yasa dışı kumara yani devletin pay alamadığı daha çok İngilizlerin ve Kıbrıslıların organize ettiği ve Türk mafyasının organize ettiği bu kumara 10 milyon kişi para gönderiyor" dedi. BTP'nin Bursa'da düzenlediği Geleceği Savunmak programının kapanış konuşmasını BTP Genel Başkan yardımcısı Prof. Dr. Ömer Eyercioğlu yaptı. Eyercioğlu şunları söyledi; "Çözüm burada, hiç uzağa gitmeye gerek yok. Mustafa Kemal Atatürk ne diyor; Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller... Hedef bu olması lazım. Peki bunu nasıl yetiştireceğiz? Bir ideali olacak, gencin bir hedefi olacak, varmak istediği bir nokta olacak, boşlukta kalmayacak, bir ideal vereceğiz. Ebedi genel başkanımız Prof. Dr. Haydar Baş, "Gençlik büyük bir nimettir" diyor. Bir genci öyle bir tarif edeceksiniz ki; sen çok kıymetlisin, sen gerçekten kıymetlisin... Bunu hissedecek, yaşayacak. "Bu konu her şeyin üstünde" Bir gencin yetişmesi 20 yıl. Bakın Türkiye'nin ekonomik problemleri var. Bunlar çözülür, bizim elimizde Milli Ekonomi Modeli gibi bir tılsımımız var. 2- 3 senede Türkiye'nin problemini, ekonomi problemini çözüp rayına oturtabiliriz. Başka problemler de var; hukuki problemler var, Adaletsizlik problemleri var. Bir bağımsız yargı olayı çözer ama arkadaşlar nesli kaybederseniz, o neslin yenisini yetiştirmek 20 yıl sürer. Kısa vadede çözüm yok. Bu 20 yılda en güçlü silahlarınız olsa, o silahları emanet edecek gençliğiniz yoktur, ülkenizi emanet edecek gençliğiniz yoktur. Onun için bu konu her şeyin çok önünde. Ne diyor Prof. Dr. Haydar Baş; Gençliğini milletin yararına kazanmamış, devletin yararına kazanmamış hiçbir toplumun yaşaması, ayakta durması mümkün değildir. "Türkiye'de bu milletin umutları çalındı, hayalleri çalındı" Genel Başkanımız Sayın Hüseyin Baş da bu konuda bize net bir şekilde bir hayalden bahsediyor. Niye? O gençlerden biri olduğu için, onun eksikliğini hissettiği için. Türkiye'de ne çalındı bu milletin elinden dediğinizde, umutlar çalındı, hayaller çalındı. Bu iktidarın başardığı en önemli iş budur, milleti umutsuzluğa sevk etmektir. Hiç kimse geleceğine umutla bakmıyor. Hele gençler yurt dışına acaba nasıl kapağı atarım diye düşünüyor. Biz birlik, beraberlik ve kardeşlik içinde herkesin birbirini anladığı bir Türkiye istiyoruz. Hayalleri olan bir ülke istiyoruz. Gençlere bu hayalleri taşıyabilirsek, verebilirsek o zaman başaracağız. Yine genel başkanımızın deyimiyle, "Evet biz çocuklarımıza güzel bir dünya bırakamadık maalesef ama en azından bu dünyaya güzel çocuklar bırakalım ki onlar bu dünyayı güzelleşsinler." Program, konuşmacılara plaket takdimi ile sona erdi.

"Denktaş kovulmuştu hatta ağlatılmıştı" Haber

"Denktaş kovulmuştu hatta ağlatılmıştı"

"Denktaş kovulmuştu hatta ağlatılmıştı" "Madem dünyada itibarınız yüksek KKTC'yi neden tanıtamadınız?" "Madenlerimiz yabancılara peşkeş çekilemez" Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Sözcüsü Lütfullah Önder düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmeler yaptı. KKTC yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Eskişehir Beylikova'daki nadir toprak elementlerinin ABD'ye verileceği iddiası Önder'in gündemindeki konulardı. BTP Sözcüsü Önder şunları söyledi; "Denktaş kovulmuştu hatta ağlatılmıştı" (ORTAMHABER) - "Bu hafta sonu Kıbrıs'ta seçimler yapıldı. CTP seçimleri kazandı. Bunun üzerine Türkiye'de çok farklı tartışmalar yükselmeye başladı. Bu vesileyle 'Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Kıbrıs politikası nedir?' diye sormak istiyoruz. Çünkü özellikle son 15 - 20 yıldır birbiriyle çelişen birçok adım atıldığını görmekteyiz. KKTC'de CTP seçimleri ilk kez kazanmıyor. CTP 2005 yılında da Mehmet Ali Talat'la birlikte seçimleri kazanmıştı. O dönem Kıbrıs davasının sembol ismi, ömrünü o davaya adamış olan Rauf Denktaş, Türkiye'de yetkililere işin önemini anlatmaya çalışmak istediğinde dışlanmıştı, kovulmuştu hatta ağlatılmıştı. Türkiye o dönem Annan Planına destek veriyordu yani Mehmet Ali Talat'ın CTP'sinin savunduğu fikirlere destek veriyordu. O zaman Annan planı Rum tarafınca reddedilmeseydi şu an zaten uygulamaya çoktan konmuştu. "Madem dünyada itibarınız yüksek KKTC'yi neden tanıtamadınız?" Türkiye neden KKTC'yi dünyaya tanıtmak için bir girişimde bulunmuyor? Bizlere, 'Dünyada itibarımız çok, İslam ülkeleri bizim ağzımıza bakıyor, Türk devletleri elimizi kaldırsak koşmaya hazırlar, Trump bile bize hayran' deniyor. Peki dünyada böylesine itibarımızın yüksek olduğu bir dönemde biz KKTC'yi tanıtmak için uğraşmıyor muyuz? Uğraşmıyorsak o zaman demek ki Rumlarla birleşmek isteyenlerin fikirlerini yanlış bulmuyoruz demektir. Eğer uğraşıyoruz ama kimse bizim sözümüzü dinlemiyorsa o zaman da kendimizde gördüğümüz itibarda bir sorun var. "Türkiye, Kıbrıs politikasını net bir şekilde belirlemeli" Kıbrısla ilgili yıllarca 'çözümsüzlük çözüm değil' dediler. Peki neden bu tablonun devam etmesi istenebilir? Çünkü Kıbrıs tanınmadığı zaman ne oluyor? Kıbrıs'ta her türlü suç örgütü rahatlıkla faaliyet gösterebiliyor, kara para aklanma yeri haline gelebiliyor, mafya örgütlerinin hesaplaştığı bir alan haline gelebiliyor, kumarın yer bulduğu bir yer haline gelebiliyor maalesef. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti Kıbrıs politikasını net bir şekilde belirlemeli ve bütün adımlarını buna göre atmalı. Yoksa bu zigzaklarla bir adım ilerleyemeyiz. "Kıbrıs'ta ve Doğu Akdeniz'de her geçen gün kan kaybediyoruz" İsrail, Rum kesimiyle işbirliği yapıp Kıbrıs'ın etrafında doğalgaz araması yapıp Doğu Akdeniz'de kendisi için münhasır ekonomik bölge oluşturup hak sahibi oluyor. Rusya bölgede hak sahibi olduğunu iddia ediyor, ABD zaten hak sahibi olduğunu iddia ediyor. Dünyadaki birçok devlet Doğu Akdeniz'deKİ kaynakları önemsiyor. Kıbrıs Türkiye için sadece Doğu Akdeniz'deki varlığımız ve ekonomik çıkarlarımız için değil güvenlik açısından da çok önemli. Kıbrıs'ta şehit vererek bir kazanım elde ettik ama maalesef iktidarın bu konuda net bir politika çizmemesi ve net bir duruş ortaya koymaması nedeniyle Kıbrıs'ta her geçen gün kan kaybediyoruz. "İktidar yalanlıyorsa daha sonra bunun doğru olduğunu büyük ihtimal görürüz" Eskişehir'de nadir toprak elementlerine ilişkin ciddi bir kaynağın varlığı Cumhurbaşkanımız tarafından da ifade edildi. Bu ne zaman ifade edildi? Amerika'yla bu konuda anlaşma yapıldığı, nadir toprak elementlerinin Amerika'ya verildiği yönünde Türkiye'de muhalefetin eleştirileri üzerine böyle bir kaynağın varlığından bahsedildi ve hiçbir devlet ile anlaşma yapılmadığı söylendi. Öncelikle şunu ifade edelim. İktidar bunu yalanlıyorsa daha sonra bunun doğru olduğunu büyük ihtimal görürüz. Çünkü şu ana kadar genelde yalanlanan şeylerin doğru olduğuna şahit olduk. "Türkiye hazinenin üstünde oturan dilenci gibi" Kurucu liderimiz Prof.Dr. Haydar Baş yıllarca 'Türkiye 3 katrilyon dolarlık bir maden rezervine sahip' dedi. Yine kurucu liderimizin ifadesiyle bu, biz bu kaynağı devreye koyduğumuzda Türk milletini kıyamet sabahına kadar bir eli yağda, bir eli balda bakacak bir ekonomik güç demektir. Ama maalesef Türkiye hazinenin üstünde oturan dilenci gibi. Neden? Çünkü madenlerimizi millet yararına, devlet yararına kullanamıyoruz. Peki neden kullanamıyoruz? 2023'ten 'Lozan'da gizli anlaşma var. Bundan dolayı çıkaramıyoruz, kullanamıyoruz' gibi bir yalanı alttan alta yaymışlardı. Asıl mesele şu: Madenler çıkarılıyor ama milletimiz ve devletimiz menfaatine kullanamıyoruz. Neden? Çünkü 2005'te, 2007'de maden yasasında, petrol yasasında değişiklikler yaptık ve bu yaptığımız değişikliklerle devletin payını yok denecek kadar azalttık. Bu pay yüzde 2 ile yüzde 4 arasında değişiyor. Öteyandan vergide de beyan usulünü getirdik. Yani madeni çıkaran firma ne kadar beyan ederse o beyanı üzerinden vergi verecek. Dolayısıyla vergi almak da mümkün değil bu faaliyetten. Bunların birçoğu yabancı firma. İçeride yerli taşaronu, yerli ortağıyla birlikte faaliyet gösteren yabancı firmalar maden alanlarını ruhsatlandırdı ve götürüyor. Madenleri yurt dışına götürürken de ihracat yaptığı için teşvik alıyor. Yani adeta çıkarıyorlar devlete hiçbir şey vermeden bedavaya çıkarıyor. Yurt dışına götürürken nakliye parasını bile bu millete ödetircesine bir yasal düzenlemeler oluşturuldu. Bu yasal düzenlemelerden sonra Türkiye'de her taraftan maden çıkmaya başladı ama bu madenlerden millete, devlete bir fayda yok. "Madenlerimiz yabancılara peşkeş çekilemez" Bu konuda Bağımsız Türkiye Partisi farklı bir partidir. Kurulduğumuz günden bugüne madenler en çok üzerinde durduğumuz başlıkların başında gelir. Bizim maden politikamız şudur; devlet millet ortaklığıyla madenlerin yüzde 51'i devletin, yüzde 49'u milletin olmak üzere işletilecek ve ekonomiye kazandırılacaktır. İsteyen o madenlerde çalışacak, kazanacak, isteyen oraya ortak olacak, kazanacak. Kazanan Türk milleti olacak. Kazanan Türk devleti olacak. İşte 3 katrilyon dolarlık büyük bir rezerv o zaman devlet millet menfaatine kullanılır, buradan devlet çok büyük gelirler elde eder. Şimdi artık her şeyden vergi alınıyor. Cezalar devletin en temel gelir kalemlerinden biri oldu. Vergiler dışında devletin başka bir gelir kalemi kalmadı. Madenlerimiz devlet millet ortaklığıyla işletilmiş olsa yani Bağımsız Türkiye Partisi'nin programı devreye girmiş olsaydı devletin vergileri bu gelirlerin yanında küçük kalırdı. Türkiye'de her yerden maden çıkmasına, doğalgaz çıkmasına, petrol çıkmasına rağmen devletin bütçesine bakıyoruz. 2025 bütçesini açın inceleyin. Bu kadar zenginlik içerisinde madenlerden elde edilen gelirin yok denecek kadar az olduğunu görüyorsunuz. Peki çıkarıldığı halde neden bu gelir yok? İşte biraz önce anlattığım sebeplerin sağlamasıdır bu. Son cümlemiz şu olsun; madenlerimiz Türk milletinin ve Türk devletinin malıdır, hiçbir yabancı firmaya verilemez, madenlerimiz yabancılara peşkeş çekilemez. Bu madenler millet menfaatine, devlet menfaatine devreye sokulup milletin zenginleşmesine aracılık etmelidir."

- “Türk gençliğini çürütmeye, Türk milletini yok etmeye çalışıyorlar” Haber

- “Türk gençliğini çürütmeye, Türk milletini yok etmeye çalışıyorlar”

- “Türk gençliğini çürütmeye, Türk milletini yok etmeye çalışıyorlar” - “Belli imani sözcüklerin karşılığında ahlaksızlığı, hırsızlığı satın alabileceğimizi zannediyoruz” - “Atatürk ‘Gökten indiği sanılan dogmalar’ sözünü ne için söyledi” - “Ne oldu da cani APO için 40 yıldır yapılamayan yürüyüş bu sene yapıldı” - “Türk olmak suç oldu!” - “Neye el attılarsa bozdular, sıra kardeşliğe geldi” - BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş Sivas’ta konuştu Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş partisince Sivas’ta düzenlenen ‘Geleceğimizi Savunmak’ programına katıldı. Programda konuşan BTP lideri, “‘Allah belasını versin bu kumar illetinin’ denir ya, haksız bir söz mü? Allah evlerden uzak etsin. Ondan sonra bir çeteleşme belası almış başını gitmiş. Bunları yaşıyoruz; uyuşturucu madde bağımlılığı… Biz 30 ilde yüzlerce, binlerce gencimize ve ailesine bu belaların nasıl bir bela olduğunu anlattık ve 81 ilin tamamında bunu yapacağız” dedi. BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş konuşmasında şu ifadeleri kullandı; “Türk gençliğini çürütmeye, Türk milletini yok etmeye çalışıyorlar” Türkiye’de sistematik bir şekilde sürdürülebilir yöntemlerle gayrimeşru yollara devam ediyorlar. Milyarlarca dolar servet ediniyorlar ve gayrimeşruyu bırakmıyorlar. Ne ola ki bunun sebebi? Bunun sebebi Türk gençliğini çürütmek, bunun sebebi Türk milletini yok etmek için bir çalışmadır. Biz bununla mücadele ediyoruz, biz bunu durdurmaya çalışıyoruz. Biz bunu bitirmeye çalışıyoruz ve göreceksiniz hiç demeyin ki azız. Bak vallahi billahi bizim gayretimiz başka bir yere görünsün diye. O, gayreti görür. Allah öyle bir şey halk eder ki bütün her şey tersine döner. Bu gayretin neticesinde evlatlarımızı, çoluğumuzu, çocuğumuzu Allah muhafaza eder. Biz bu gayreti bu yüzden sonuna kadar sürdüreceğiz. “Atatürk meşruiyeti Türk milletinde, İstanbul hükümeti İngilizlerde aradı” Samsun'a çıktığı andan Meclis’in açılışını yapıp ilan ettiği ana kadar Atatürk meşruiyet arıyor. Peki Atatürk bu meşruiyeti kimden almaya çalışıyor? Türk milletinden. Siz eğer bir mücadele yapacaksanız kimin meşruiyetine ihtiyacınız varmış? Milletin meşruiyetine! Nereden biliyoruz? Atatürk'ten biliyoruz. Biz biliyoruz ki tarih tekerrürlerden ibarettir. Aynı dönemlerde İstanbul hükümeti meşruiyetini elde etmek istiyordu. Ankara'ya karşı, Sivas'a karşı, Erzurum'a karşı, Kuvay-i Milliye'ye karşı meşruiyet elde etmek istiyordu. O meşruiyeti İngiliz’den almak istiyordu. Şimdi kim Atatürk, kim İstanbul hükümeti hepiniz görüyorsunuz. Atatürk ‘Gökten indiği sanılan dogmalar’ sözünü ne için söyledi Gökten indiği sanılan dogmalar diyorlar ya, hani Atatürk’ün Allah'la derdi varmış gibi… Atatürk'ün Allah'la derdi olur mu? Hasta mısın sen? Atatürk'ün derdi ilahlaştırılanlarla! Atatürk'ün derdi onlarla. Çünkü millete bir ferman geliyor, nereden geldi? Gökten geldi. Neden? Çünkü sen tebaasın! Bunu da bir dipnot olarak, tarihe not bir daha bırakalım. “Dinle birlikte bizi çürütüyorlar” Dinle birlikte bizi çürütüyorlar. Ben bunu inançlı bir insan olarak söylüyorum. Tekrar altını çiziyorum. Normalde Türkiye'deki en büyük sıkıntılardan biri de şudur; ben inançlı mıyım? Bu da inançlı. O zaman bu her türlü kötülüğü yapsın! Çünkü ikimiz de inançlıyız yani inanç ve dilimizden çıkan belli imani sözcüklerin karşılığında ahlaksızlığı satın alabileceğimizi, hırsızlığı satın alabileceğimizi, yolsuzluğu satın alabileceğimizi, edepsizliği satın alabileceğimizi zannediyoruz. Niye? Çünkü biz muhafazakarız, biz mütedeyyiniz, biz inançlıyız! Eğer böyleysek biz her şeyi yapabiliriz gibi bir zihniyet, bir düşünce. Hatta bizim etrafımızda öyle insanlar varsa, inançlılarsa onlar da yapabilir. Hırsız ama benim hırsızım, yolsuz ama benim yolsuzum! Mantık bu. Böyle bir felaket olabilir mi? Sen insanlığını yitiriyorsun kardeşim. İnsan olmadan İslam olamazsın istediğin kadar uğraş. Sen İslam olacaksan da önce insan olacaksın. “23 yıldır belki de 23 tane sistem değiştiler ama hala doğruyu bulamadılar” Şimdi genci ne yapıyor? Affedersiniz elinde top gibi oynuyor. Çocuklarla top gibi oynuyor. Biz şunu konuşuyoruz; 6,5 milyon ne eğitimde ne işte genç var. Bu tehlike, doğru ya eğitimdeki tehlikede değil mi? Düzgün eğitim mi alıyor? Şimdi neymiş? 12 yıllık zorunlu eğitimi kısaltacakmışız. Niye? İşte boşa geçen zaman. Ya babacığım boşa geçen zaman arıyorsan 12'sini de kaldır çünkü eğitim vermiyorsun. Bu ülkede zorunlu eğitim kaç yıldı? Ben okurken 8’di. Bizden önce 5'ti, 5'i 8 yaptın, 8'i 12 yaptınız. Şimdi diyorsunuz ki 12 uzun. Bunu kısaltalım. Siz niye sürekli bizim eğitim sistemimizle oynuyorsunuz? Bakın Türkiye'de eğitim sistemi doğruyu bulmamak üzerine kurulu bir sistemdir. 23 yıldır belki de 23 tane sistem değiştiler ama hala doğruyu bulamadılar. Bakın doğruyu arayan 23 senede bulurdu. Siz doğruyu aramadığınızdan bulamıyorsunuz. Sizin maksadınız farklı. İnsanımızı eğitmek isteyen ve eğitim yoluyla bu sorunların çözülebileceğini düşünen Türkiye'de bir tane siyasi parti var. O da Bağımsız Türkiye Partisi. “Ne oldu da cani Apo için 40 yıldır yapılamayan yürüyüş bu sene yapıldı” Türkiye'de sorun yozlaşma, çeteler, kumar, uyuşturucu, emekli maaşları, asgari ücret, geçim. Sorun ama neymiş sorun… İşte açılım yapacağız, uzun bir isimle bir komisyon kuruldu ve bir şeyler oluyor. Bebek katili, terörist elebaşı, cani Apo için Diyarbakır'da yürüyüş yapılıyor. Şimdi çok basit bir soru soracağım. Ekim 2025'te yürüyüş yapıldı. APO için. Ekim 2024'te yapıldı mı? Ekim 2023'te yapıldı mı? Ekim 2022'de yapıldı mı? Ekim 2021'de yapıldı mı? 40 senedir terör belası var hiç yapılabildi mi? Yapılamadı. Şimdi ne oldu da yürüyüş yapabildiler? Bir senede bu ülkede ne değişti? Bu soru bu süreci başlatanların sırtında kambur olarak yeter. “Türk olmak suç oldu” Bir süreç başladı Türk olmak suç oldu. Türküm dediğin zaman ayrıştırıyorsun, Allah Allah! Şimdi bir de Meclis’in hesabından Kürtçe paylaşım yapıldı. Ona tepki gösterenlere de ‘Siz hemen kavga istiyorsunuz’ diye tepki gösteriyorlar. Kardeşim bizim derdimiz lisanla değil, bizim derdimiz insanla da değil. Bizim derdimiz o insanların zihniyetiyle, o insanların kurmak istediği nizamla. Bizim lisanla bir derdimiz yok. Bir nizam kurmak istiyorlar. “Neye el attılarsa bozdular, sıra kardeşliğe geldi” Türkiye bin yıldan fazla zamandan beri bir sürü farklı etnik grubun bir arada yaşadığı bir coğrafya. Bunları uğraştılar, uğraştılar kavga ettiremediler ama illa kavga ettirecekler. Şimdi bir de hükümete şöyle bir endişeyle yaklaşıyoruz; neye elini atsalar darmadağın oluyor. Bir dönem araba fiyatlarını durduracağım diye bir şeyler yaptılar araba fiyatları fırladı güya araba fiyatlarını baskılayacaklardı. Sonra çıktılar ‘Bu kira işi sıkıntılı yüzde 25 sınırı koyalım’ dediler milleti birbirine düşürdüler. O dönem hatırlayın ev sahibi kiracısını vurdu, kiracı ev sahibini vurdu haberleri görüyorduk. Şimdi öyle bir hükümetimiz var ki evlere şenlik. Nereye elini atsa onu bozmayı beceriyor. Şimdi de nereye eline attı? Türkiye'nin kardeşliğine eline attı. Türkiye’de geçen sene emekli yılıydı, emeklimiz burada. Bu sene aile yılı, aileler de burada. Hanginizin çocuğu evlenebiliyor? Durum ortada. Şimdi bir de kardeşliğe el attı! “Prof. Dr. Haydar Baş’ın 12 yıl önce söylediği madenleri Sayın Cumhurbaşkanı şimdi anlatıyor” Bütün sorunların temeline iniyorsunuz. Bakıyorsunuz ne eksik? Para eksik. Para yok! Ülke olarak paramız var aslında. İmkanlarımız inanamayacağınız kadar fazla. Babam yıllarca anlattı. Ben , ‘Bu ülkenin madenleriyle kıyamete kadar zenginlikte yüzdürürüm bu milleti! dedi. Millet inanmadı. Eskişehir'de 12 sene, ‘Eskişehir'deki madenle en az 20 yıl bütün ülkeyi bakarım’ diyor. Aradan 12 yıl geçti. Eskişehir'de nadir toprak elementlerini Sayın Cumhurbaşkanı anlatıyor şimdi. Bu zenginlikte size para düşmüyor. Size ne düşüyor? Vergi, vergi. Bir de öyle bir vergi düzeni ki; pul vergisi var. Puldan vergi alıyorlar. Dünya olmuş dijital biz hala pula vergi ödüyoruz. Bunlar yakında kul vergisi alacaklar. Bir de bu boşanmaları düşürmek için şöyle bir yöntem geliştirilebilir; dul vergisi.”

-BTP'den Bahçeli'ye 'Kurucu önder' tepkisi, İYİ Parti'ye teşekkür... Haber

-BTP'den Bahçeli'ye 'Kurucu önder' tepkisi, İYİ Parti'ye teşekkür...

-BTP'den Bahçeli'ye 'Kurucu önder' tepkisi, İYİ Parti'ye teşekkür... -Eskiden 'Kurucu önder' denince akla Atatürk gelirdi. -İslam dünyası İsrail karşısında en azından İspanya kadar dik durmalı. Bağımsız Türkiye Partisi Sözcüsü Lütfulah Önder gündeme ilişkin değerlendirmeler yaptı. Önder Gazze'de 2 yıldan fazla süren İsrail terörünün en büyük destekçisi olan ABD Başkanı Trump'ın barışı getiren adam olarak lanse edilmesine itiraz etti. Önder, "Bu katliamları yapanlar, silah sağlayanlar, siyasi destek verenler, her anlamda 'yürüyün arkanızdayız' diyenler bir barış sözü ile birlikte sahneye çıkıyorlar ve dünya kamuoyu nezdinde köşeye sıkışmış olan İsrail'e adeta kapı aralıyorlar. Bugüne kadar Mısır'da yapılan Gazze anlaşmasının İsrail'e yapılan uluslararası baskıların bir sonucu olduğunu ifade eden Önder, "Hedef İsrail'e yeni bir alan açmak ve soykırımı meşrulaştırmak." dedi. "İslam dünyası en azından İspanya kadar dik durmalı" Önder, "İsrail yaptıklarının hesabını vermediği takdirde bugünden sonra da aynı şeyleri rahatlıkla yapacaktır. Bu anlaşma Bugüne kadar yaptıklarının hesabının sorulmayacağının belgesi oluşturulmuş oluyor. En azından İspanya Başbakanı kadar dik durmalı başta Türkiye olmak üzere İslam ülkeleri. İspanya Başbakanı, 'Bu anlaşma imzalanmış olabilir ama bu bugüne kadar İsrail'in yaptıklarını temize çıkarmaz. İnsanlık suçu işlemiştir. Bunun hesabı İsrail'e sorulmalı. Buna ilişkin yaptırımlar uygulanmalı' diyor" ifadelerini kullandı. Bahçeli'ye 'Kurucu önder' tepkisi Türkiye'de devam eden açılım sürecine de değinen BTP sözcüsü Lütfullah Önder, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin terörist başı Öcalan için 'Kurucu önder' ifadesi kullanmasını eleştirdi. Önder, "Sayın Devlet Bahçeli Apo için bu kavramı kullanmadan önce Türkiye'de 'Kurucu önder' dendiği zaman bu topraklarda yaşayan herkesin aklına Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk gelirdi. Ve yine 'Kurucu önderin çizdiği çizgide, gösterdiği yolda yürünsün' dendiğinde Atatürk'ün çizdiği çizgide, gösterdiği yolda yürümek herkesin aklına gelirdi. Ama ne hazin durumdur ki, ne hazin bir tablodur ki Sayın Bahçeli'nin 'Kurucu önder' dediği kişi 'O'nun çizdiği istikamette yürünmeli' dediği kişi 50 bin insanın katili, bebek katili, terör örgütü lideri Abdullah Öcalan" dedi. "İYİ Parti grubunu tebrik ediyoruz" Bu süreçte milletin aklı selimle hareket etmesi gerektiğini ifade eden Lütfulah Önder, İYİ Parti'nin bu süreçteki duruşunu tebrik etti. Önder, "CHP ile AK Parti arasında kavgalar olacak ama temelde yürünen yolda ne Cumhuriyet Halk Partisi'nin bir itirazı var ne de komisyonda üyeleri bulunan diğer siyasi partilerin bir itirazı var. Bu anlamda net duruş koyan bir tek mecliste İyi Parti, İYİ Parti grubunu tebrik ediyoruz" dedi.

"Baskı ortamı bilinçli, yarın bir şeyi yapmak için bugünden böyle bir şey yapılıyor" Haber

"Baskı ortamı bilinçli, yarın bir şeyi yapmak için bugünden böyle bir şey yapılıyor"

"Baskı ortamı bilinçli, yarın bir şeyi yapmak için bugünden böyle bir şey yapılıyor" "Gençler mevcut siyaset diline karşı apolitik ama hakkına karşı politik" Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş Sözcü TV'de Saygı Öztürk'ün sunduğu Başkent Kulisleri programına konuk oldu. Gençlerin Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasının ardından sokağa çıkmasına değinen Hüseyin Baş gençler için kullanılan apolitik ifadesinin aslında ne olduğunu anlattı. Türkiye'de yıllardır 52'ye 48 düzeni işlediğini ifade eden Hüseyin Baş, bu sarmaldan çıkmak için görevin muhalefete düştüğünü söyledi. BTP lideri Hüseyin Baş şunları söyledi; "Apolitiklik dediğimiz konu aslında şöyle bir şeydi; gençler mevcut siyasetin diline, iş yapma biçimine karşı apolitikleşmişti ve hala öyle. Ben sizin rant kavgalarınıza,  ben sizin kısır tartışmalarınıza, ben sizin hayatımın her alanında bana politika dayatmalarınıza karşı apolitiğim ama geleceğime karşı, ideolojime karşı, siyasi düşünceme karşı çok politiğiyim! Gençlerin pozisyonu aslında hep buydu yani apolitikleşme, siyasetten uzak kalma gençlerin içinde siyasetin diline karşı bir apolitikleşmeydi yoksa buraya fikir üretme, düşünceler ortaya koyma noktasında hiç apolitikleşmemiş bilakis çok politik bir gençlik vardı. Şimdi bu gençlik şunu gördü;  benim hukukum, benim hakkım, yarın belki de seçme hakkım elimden alınacak.  Bir yere doğru bu iş gidiyor dolayısıyla buna benim bir dur demem lazım. Bu noktada da gençler artık sessizliğini bozmak durumunda kaldı. Bu herhangi bir siyasi partinin arkasına takılmak değildir"  "Bu mantıkla devam edilirse önümüzdeki seçimin sonucu da 52'ye 48'dir" Bu düzende devam edilirse... Bu düzenden kastım cumhurbaşkanlığı odaklı tek adama benzeşerek seçime gidelim, oranın medyası var biz de medyamızı konsolide edelim. Oranın gazetecisi var bizim gazetecimiz de bizim istediğimiz gibi konuşsun mantığıyla gidildiği sürece önümüzdeki seçimin sonucu 52'ye 48'dir. Şu anda 52'ye 48 bir düzenin içindeyiz. Bunu değiştirmek için yapmanız gereken çok basit bir şey var; 52'den 48'e doğru oy kaydırmak.  Bunun mantığı belli, siz Türkiye'nin muhafazakar kesimine,  Türkiye'nin merkez sağ kesimine, ne olursa olsun X Parti'ye oy vermem diyen kesime bir şekilde hitap edebilmelisiniz ve o kesimden bu tarafa oy getirebilmelisiniz. "Yarın bir şeyi yapmak için bugünden böyle bir şey yapılıyor" Şimdi adalet, hukuk diyoruz, sıkıştırma mekanizması diyoruz ama şunu da hesap etmemiz lazım; sanki iktidar kanadı bütün bu işleri freni patlamış kamyon gibi yapıyor! Ben buna asla katılmıyorum. Burada bir plan var, burada bir program var ve bu bilinçli yapılıyor yarın bir şeyi yapmak için bugünden böyle bir şey yapılıyor. Ama şunu hiç kimse sorgulamıyor;  Türkiye'de biz bugün bir şeyler yaşıyoruz. Yaşadığımız şeyler bir şeyin sebebi değil bir şeylerin sonucu Yani Türkiye'de 23 yıldır AKParti iktidarı var ama 23 yıldır da CHP ana muhalefet."

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.