İYİ Parti Genel Başkanı Dervişoğlu, terör örgütü PKK'nın elebaşı Öcalan'a yapılan çağrıyla başlayan süreç kapsamında TBMM'de kurulması planlanan komisyona dair "PKK ile pazarlık komisyonunu harekete geçiriyorlar" dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Dervişoğlu, terör örgütü PKK'nın elebaşı Öcalan'a yapılan çağrıyla başlayan süreç kapsamında TBMM'de kurulması planlanan komisyona dair "PKK ile pazarlık komisyonunu harekete geçiriyorlar" dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Dervişoğlu, PKK'nın elebaşı Öcalan'ın konfederasyon teklifini meşrulaştırmak için TBMM'de komisyon kurulacağını belirterek, Türkiye'nin üniter yapısına zarar verildiğini söyledi. Referandum çağrısında bulunarak "İhanet projesini millete sorun" dedi.
Haber Giriş Tarihi: 02.07.2025 16:10
Haber Güncellenme Tarihi: 02.07.2025 17:33
Kaynak:
Ortam Haber
https://www.ortamhaber.com
İYİ Parti Genel Başkanı Dervişoğlu, terör örgütü PKK'nın elebaşı Öcalan'a yapılan çağrıyla başlayan süreç kapsamında TBMM'de kurulması planlanan komisyona dair "PKK ile pazarlık komisyonunu harekete geçiriyorlar" dedi. "Telifi Öcalan’a ait 2013 yılındaki ihanet sürecinden kalma konfederasyon teklifini ve projesini meşrulaştırmak ve uygulamak peşindeler" diyen Dervişoğlu, Türkiye'nin üniter devlet yapısına karşı suç işlendiğini söyledi. Komisyonun cumhur koalisyonu salt çoğunluğu ile kurulmak istendiğine işaret eden Dervişoğlu, "'Kabul edenler-etmeyenler' oyunu oynayacaklar. İhanet sürecinin sonuçları ile yüzleşince de 'bizim değil, Meclisin kararı' diyecekler" ifadesini kullandı. Referandum çağrısında bulunan Dervişoğlu, "Hodri meydan! Bu ihanet projesini, PKK ile devletin eşitlenmesini, Türkiye’nin çok kimlikli ve çok bölgeli bir federasyona dönüşmesini onaylıyor musunuz diye millete sorun" dedi. Partimizin TBMM grup toplantısında konuşan Dervişoğlu, toplantı bitiminde gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Leman dergisinin karikatürü ve sonrasında yaşanan gelişmeler sorulan Dervişoğlu, "Biz bu topraklarda iki Mustafa'ya dokundurtmayız. Biri şanlı peygamberimiz Muhammed Mustafa, bir diğeri de Cumhuriyet'in kurucusu ve banisi Mustafa Kemal Atatürk'tür" dedi.
Aziz milletim
Kıymetli yol arkadaşlarım
Saygıdeğer basın mensupları
Sevgili gençler
Ekranları başında ve sosyal medya üzerinden bizleri takip eden
Değerli vatandaşlarım
Grup toplantımıza hoş geldiniz, şeref verdiniz.
Sözlerime başlamadan evvel,
Milletim adına, devletime bir soru sormak istiyorum.
Bundan tam bir hafta önce, 26 Haziran’da
Pençe Kilit Operasyonu bölgesinde,
Komando Mehmetçiklerimize
Dronelar ile bir saldırının gerçekleştiği haberleri düşmüştür.
Bu haberlere göre yaralılarımız olduğu söylenmektedir.
Ancak bir haftadır ne Milli Savunma Bakanlığı’ndan ne de Genelkurmay’dan
Ne de vazifesi kendinden menkul İletişim Başkanlığı’ndan bir açıklama yapılmamıştır.
Soruyorum:
Milletim adına, devletime soruyorum!
Bölücü terör örgütünün, askerimize saldırdığı doğru mudur?
Doğru ise neden gizlenmektedir?
Bu sessizliğin sebebi sözde çözüm, özde ihanet süreci midir?
Terörsüz Türkiye ambalajıyla,
Vatan görevindeki Mehmetlerimizi de mi yalnız bıraktınız?
Günlerdir bu konuda hassas davrandık.
Bir resmi açıklama bekledik.
Açıklama gelmeyince,
Grup Başkanvekillerimiz GATA’ya gittiler yaralı askerlerimizle görüştürler.
Bundan sonra da bu hadisenin takipçisi olacağız.
Aziz milletim!
Türk milleti olarak,
Temmuz aylarını, dinmeyen ateşlerle geçiriyoruz.
Bu ateşler kimi kez canlarımızı,
Kimi kez de ormanlarımızı yakıyor.
Günlerdir, yurdumuzun dört bir yanında ormanlarımız yanıyor.
Bu felaketten etkilenen vatandaşlarımıza bir kere daha geçmiş olsun diyorum.
Yangınla mücadele eden sivil, resmi bütün gönüllü ve görevlilere ise
Çabaları için teşekkür ediyorum.
Dediğim gibi, Temmuz aylarını maalesef hep yangınlarla geçiriyoruz.
32 yıl önce bugün, Sivas’ta meydana gelen o lanetli yangın gibi.
Hemen 3 gün sonra bu yangının bir koru da Başbağlar’a düştü, düşürüldü.
Buradan o ateşlerin halen kavurduğu tüm yüreklere,
Bir kere daha sabır ve katledilenlere rahmet diliyorum.
Allah milletimizi böyle acılardan esirgesin diyorum.
Allah yangından medet umanlara,
Yangından mal kaçıranlara,
Çıkan her yangına fırsat gözüyle bakanlara, gün yüzü göstermesin!
Büyük Türk milleti;
İktidar, istisnasız her yangına,
Kaçırabileceği malları hesap ederek bakıyor.
Söndürmesi de körüklemesi de işte bundandır.
Türkiye ne zaman bir yangınla boğuşsa,
İster orman yangını, ister mutfak yangını,
İsterse de bölgemizde çıkan çatışmaların yangınları olsun,
Saray etrafındaki rant şebekesine yarayan kanunları ve kararları TBMM’ye getiriyor.
Zeytinlikler, madenler, kıyılarla ilgili düzenlemeler,
Yıllardır aynı yöntemle,
Yangından kaçırılacak mal hesabıyla
Aynı kritik bir zamanlama ile gerçekleştiriliyor.
Ancak iktidarın cambazlığı bununla sınırlı değil.
“En azından artık değil”
Artık cambaza bak oyunundaki bu yankesiciler
Sadece vatandaşın cebinde kalan son kuruşlarla ilgilenmiyor.
Bugün “artık” son 100 yılın en büyük yağmasıyla karşı karşıyayız.
Sadece cüzdanımızdaki kuruşlar değil,
Artık kimliğimiz yağmalanıyor.
Türk ve Cumhuriyet kimliklerimizi bizden çalıyorlar.
Bahsettiğim bu kimlik hırsızlığının adımlarından biri,
TBMM’de kurulması için acele edilen,
Ve adı da tıpkı ihanet sürecinin başında olduğu gibi henüz verilmeyen,
KOMİSYONDUR.
Evet, ana muhalefet partisine karşı girişilen yargı operasyonları,
Tüm muhalif siyasilerin, belediye başkanlarının, gençlerin ve gazetecilerin
Bir saray talimatıyla tutuklandığı bu süreçte,
En büyük cambazlık operasyonu başlamak üzeredir.
Büyük Türk milleti,
Biliyorum!
Yorgunsun, yoksulsun, bıkmış haldesin biliyorum.
Kartının asgarisini ödemenin,
Biliyorum,
Çocuğuna, torununa alamadığın karne hediyesinin derdindesin.
Biliyorum,
Daha bu senenin borçları bitmeden,
2 ay sonra gelecek yeni eğitim dönemini düşünüyorsun.
Biliyorum, kiran artacak mı, ev borcun bitecek mi diye dertleniyorsun.
Biliyorum,
İktidar, Bizans oyunlarına bir an olsun ara verip
SANA ÖDETMEYE DOYMADIĞI BEDELLERE bir an dur deyip,
“3 kuruş zam verecek mi” diyorsun.
Çünkü sana haline şükret diye akıl verip, imandandır diyenler,
Yatlarda geziyor, dört bir yandaki saraylarda yaşıyorlar.
Biliyorum, çünkü biz,
Aklımızı saraylara
Ruhumuzu da konaklara rehin bırakmadık.
Bu yüzden sebebini hep anlatıyorum.
Tüm bunlar, yoksul kaldıkça korkman içindir.
Korktukça da yoksulluğa alışman içindir.
Bu ahval içerisinde,
APO denen caniyi, barış havarisi diye önüne getirmeleri cüretleri de bundandır.
Şimdi göz dikilen şey ise
Öz be öz kimliğin, varlığın, Türklüğündür.
Önce açlıkla bizi terbiye ettiler,
Sonra, elimizden hürriyetimizi çaldılar.
Şimdi ise göz dikilen, ebedi ve ezeli istiklalimizdir.
Yaşadığımız çağ,
Ahlakın, benliğin, aklın ve vicdanın
Dört bir yandan kuşatıldığı bir çağdır.
Bu kuşatmanın işgal orduları ise,
Her zaman, bu dört meselenin maskesiyle konuşurlar,
Ahlak deyip, ahlakı yıkarlar.
İnsan deyip, insanlığı öldürürler.
Akıl dediklerinde, aklımızla alay ederler.
Vicdandan bahsettiklerinde ise,
Ortada acı ve gözyaşından başka bir şey bırakmazlar.
İşte bunlar,
Günümüzün iktidarlarıdır.
Bir kısmını dünya lideri olarak biliyorsunuz.
Bunlar, görevlendirildikleri ülkelerde ali kıran baş kesenlerdir.
Her sıkıştıklarında, dış güçler derler.
Birbirlerinin cam duvarlarına attıkları taşlar da,
Masum vatandaşların aşına, rızkına ve geleceğine atılan taşlar olarak döner.
Siz onları bazen kapalı kapılar ardında pazarlıkta görürsünüz,
Bazen de en azılı düşman pozlarında izlersiniz.
Ey Netanyahu der bazen,
Heyt be, yiğide bak dersiniz.
Oysa, milyarlarca dolar ticaret anlaşmaları tıkır tıkır işlemektedir.
Sonra bir bakmışsınız “EEEeyyyy Trump” demiş,
Daha dediği lafın yankısı bitmeden,
Sarmaş dolaş olmuşlar bile.
Gazzeli çocukların cesetleri üzerinde,
Amirle memur kucaklaşıyorlar.
İçeride de durum böyledir.
Birbirinin zürriyetine sövecek kadar kanlı bıçaklıdırlar.
Taa ki, el sıkışacak bir kazan-kazan anlaşması yapıncaya kadar.
15 Temmuz’dan
Darbeyi manivela yaparak,
Türkiye idaresine el koyan cumhur ittifakının aşk hikayesi de böyledir.
Alanlar olarak razılar, satanlar olarak razılar.
Ortada ise kocaman bir sorun var!
Pazarladıkları Türk vatanıdır, Türk devletidir ve Türk cumhuriyetidir.
Yani Türk’ün kimliğidir.
8 senedir, milletin tepesine her gün indirdikleri darbelerin,
Memleketi bir açık hava hapishanesine çevirmelerinin,
Bu hapishanede milleti cinnet sınırında ve açlıkla yaşamaya mahkum etmelerinin
Sebebi de bu büyük satıştır.
Açtıkları vatan ihalesinin boyutu büyümüştür.
Zeytinlik, sahil, kıyı, orman tesadüf müdür?
İhale büyüdükçe, ihanetlerinin ittifakı da büyümüştür.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İYİ Parti Genel Başkanı Dervişoğlu, terör örgütü PKK'nın elebaşı Öcalan'a yapılan çağrıyla başlayan süreç kapsamında TBMM'de kurulması planlanan komisyona dair "PKK ile pazarlık komisyonunu harekete geçiriyorlar" dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Dervişoğlu, PKK'nın elebaşı Öcalan'ın konfederasyon teklifini meşrulaştırmak için TBMM'de komisyon kurulacağını belirterek, Türkiye'nin üniter yapısına zarar verildiğini söyledi. Referandum çağrısında bulunarak "İhanet projesini millete sorun" dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Dervişoğlu, terör örgütü PKK'nın elebaşı Öcalan'a yapılan çağrıyla başlayan süreç kapsamında TBMM'de kurulması planlanan komisyona dair "PKK ile pazarlık komisyonunu harekete geçiriyorlar" dedi. "Telifi Öcalan’a ait 2013 yılındaki ihanet sürecinden kalma konfederasyon teklifini ve projesini meşrulaştırmak ve uygulamak peşindeler" diyen Dervişoğlu, Türkiye'nin üniter devlet yapısına karşı suç işlendiğini söyledi. Komisyonun cumhur koalisyonu salt çoğunluğu ile kurulmak istendiğine işaret eden Dervişoğlu, "'Kabul edenler-etmeyenler' oyunu oynayacaklar. İhanet sürecinin sonuçları ile yüzleşince de 'bizim değil, Meclisin kararı' diyecekler" ifadesini kullandı. Referandum çağrısında bulunan Dervişoğlu, "Hodri meydan! Bu ihanet projesini, PKK ile devletin eşitlenmesini, Türkiye’nin çok kimlikli ve çok bölgeli bir federasyona dönüşmesini onaylıyor musunuz diye millete sorun" dedi. Partimizin TBMM grup toplantısında konuşan Dervişoğlu, toplantı bitiminde gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Leman dergisinin karikatürü ve sonrasında yaşanan gelişmeler sorulan Dervişoğlu, "Biz bu topraklarda iki Mustafa'ya dokundurtmayız. Biri şanlı peygamberimiz Muhammed Mustafa, bir diğeri de Cumhuriyet'in kurucusu ve banisi Mustafa Kemal Atatürk'tür" dedi.
Aziz milletim
Kıymetli yol arkadaşlarım
Saygıdeğer basın mensupları
Sevgili gençler
Ekranları başında ve sosyal medya üzerinden bizleri takip eden
Değerli vatandaşlarım
Grup toplantımıza hoş geldiniz, şeref verdiniz.
Sözlerime başlamadan evvel,
Milletim adına, devletime bir soru sormak istiyorum.
Bundan tam bir hafta önce, 26 Haziran’da
Pençe Kilit Operasyonu bölgesinde,
Komando Mehmetçiklerimize
Dronelar ile bir saldırının gerçekleştiği haberleri düşmüştür.
Bu haberlere göre yaralılarımız olduğu söylenmektedir.
Ancak bir haftadır ne Milli Savunma Bakanlığı’ndan ne de Genelkurmay’dan
Ne de vazifesi kendinden menkul İletişim Başkanlığı’ndan bir açıklama yapılmamıştır.
Soruyorum:
Milletim adına, devletime soruyorum!
Bölücü terör örgütünün, askerimize saldırdığı doğru mudur?
Doğru ise neden gizlenmektedir?
Bu sessizliğin sebebi sözde çözüm, özde ihanet süreci midir?
Terörsüz Türkiye ambalajıyla,
Vatan görevindeki Mehmetlerimizi de mi yalnız bıraktınız?
Günlerdir bu konuda hassas davrandık.
Bir resmi açıklama bekledik.
Açıklama gelmeyince,
Grup Başkanvekillerimiz GATA’ya gittiler yaralı askerlerimizle görüştürler.
Bundan sonra da bu hadisenin takipçisi olacağız.
Aziz milletim!
Türk milleti olarak,
Temmuz aylarını, dinmeyen ateşlerle geçiriyoruz.
Bu ateşler kimi kez canlarımızı,
Kimi kez de ormanlarımızı yakıyor.
Günlerdir, yurdumuzun dört bir yanında ormanlarımız yanıyor.
Bu felaketten etkilenen vatandaşlarımıza bir kere daha geçmiş olsun diyorum.
Yangınla mücadele eden sivil, resmi bütün gönüllü ve görevlilere ise
Çabaları için teşekkür ediyorum.
Dediğim gibi, Temmuz aylarını maalesef hep yangınlarla geçiriyoruz.
32 yıl önce bugün, Sivas’ta meydana gelen o lanetli yangın gibi.
Hemen 3 gün sonra bu yangının bir koru da Başbağlar’a düştü, düşürüldü.
Buradan o ateşlerin halen kavurduğu tüm yüreklere,
Bir kere daha sabır ve katledilenlere rahmet diliyorum.
Allah milletimizi böyle acılardan esirgesin diyorum.
Allah yangından medet umanlara,
Yangından mal kaçıranlara,
Çıkan her yangına fırsat gözüyle bakanlara, gün yüzü göstermesin!
Büyük Türk milleti;
İktidar, istisnasız her yangına,
Kaçırabileceği malları hesap ederek bakıyor.
Söndürmesi de körüklemesi de işte bundandır.
Türkiye ne zaman bir yangınla boğuşsa,
İster orman yangını, ister mutfak yangını,
İsterse de bölgemizde çıkan çatışmaların yangınları olsun,
Saray etrafındaki rant şebekesine yarayan kanunları ve kararları TBMM’ye getiriyor.
Zeytinlikler, madenler, kıyılarla ilgili düzenlemeler,
Yıllardır aynı yöntemle,
Yangından kaçırılacak mal hesabıyla
Aynı kritik bir zamanlama ile gerçekleştiriliyor.
Ancak iktidarın cambazlığı bununla sınırlı değil.
“En azından artık değil”
Artık cambaza bak oyunundaki bu yankesiciler
Sadece vatandaşın cebinde kalan son kuruşlarla ilgilenmiyor.
Bugün “artık” son 100 yılın en büyük yağmasıyla karşı karşıyayız.
Sadece cüzdanımızdaki kuruşlar değil,
Artık kimliğimiz yağmalanıyor.
Türk ve Cumhuriyet kimliklerimizi bizden çalıyorlar.
Bahsettiğim bu kimlik hırsızlığının adımlarından biri,
TBMM’de kurulması için acele edilen,
Ve adı da tıpkı ihanet sürecinin başında olduğu gibi henüz verilmeyen,
KOMİSYONDUR.
Evet, ana muhalefet partisine karşı girişilen yargı operasyonları,
Tüm muhalif siyasilerin, belediye başkanlarının, gençlerin ve gazetecilerin
Bir saray talimatıyla tutuklandığı bu süreçte,
En büyük cambazlık operasyonu başlamak üzeredir.
Büyük Türk milleti,
Biliyorum!
Yorgunsun, yoksulsun, bıkmış haldesin biliyorum.
Kartının asgarisini ödemenin,
Biliyorum,
Çocuğuna, torununa alamadığın karne hediyesinin derdindesin.
Biliyorum,
Daha bu senenin borçları bitmeden,
2 ay sonra gelecek yeni eğitim dönemini düşünüyorsun.
Biliyorum, kiran artacak mı, ev borcun bitecek mi diye dertleniyorsun.
Biliyorum,
İktidar, Bizans oyunlarına bir an olsun ara verip
SANA ÖDETMEYE DOYMADIĞI BEDELLERE bir an dur deyip,
“3 kuruş zam verecek mi” diyorsun.
Çünkü sana haline şükret diye akıl verip, imandandır diyenler,
Yatlarda geziyor, dört bir yandaki saraylarda yaşıyorlar.
Biliyorum, çünkü biz,
Aklımızı saraylara
Ruhumuzu da konaklara rehin bırakmadık.
Bu yüzden sebebini hep anlatıyorum.
Tüm bunlar, yoksul kaldıkça korkman içindir.
Korktukça da yoksulluğa alışman içindir.
Bu ahval içerisinde,
APO denen caniyi, barış havarisi diye önüne getirmeleri cüretleri de bundandır.
Şimdi göz dikilen şey ise
Öz be öz kimliğin, varlığın, Türklüğündür.
Önce açlıkla bizi terbiye ettiler,
Sonra, elimizden hürriyetimizi çaldılar.
Şimdi ise göz dikilen, ebedi ve ezeli istiklalimizdir.
Yaşadığımız çağ,
Ahlakın, benliğin, aklın ve vicdanın
Dört bir yandan kuşatıldığı bir çağdır.
Bu kuşatmanın işgal orduları ise,
Her zaman, bu dört meselenin maskesiyle konuşurlar,
Ahlak deyip, ahlakı yıkarlar.
İnsan deyip, insanlığı öldürürler.
Akıl dediklerinde, aklımızla alay ederler.
Vicdandan bahsettiklerinde ise,
Ortada acı ve gözyaşından başka bir şey bırakmazlar.
İşte bunlar,
Günümüzün iktidarlarıdır.
Bir kısmını dünya lideri olarak biliyorsunuz.
Bunlar, görevlendirildikleri ülkelerde ali kıran baş kesenlerdir.
Her sıkıştıklarında, dış güçler derler.
Birbirlerinin cam duvarlarına attıkları taşlar da,
Masum vatandaşların aşına, rızkına ve geleceğine atılan taşlar olarak döner.
Siz onları bazen kapalı kapılar ardında pazarlıkta görürsünüz,
Bazen de en azılı düşman pozlarında izlersiniz.
Ey Netanyahu der bazen,
Heyt be, yiğide bak dersiniz.
Oysa, milyarlarca dolar ticaret anlaşmaları tıkır tıkır işlemektedir.
Sonra bir bakmışsınız “EEEeyyyy Trump” demiş,
Daha dediği lafın yankısı bitmeden,
Sarmaş dolaş olmuşlar bile.
Gazzeli çocukların cesetleri üzerinde,
Amirle memur kucaklaşıyorlar.
İçeride de durum böyledir.
Birbirinin zürriyetine sövecek kadar kanlı bıçaklıdırlar.
Taa ki, el sıkışacak bir kazan-kazan anlaşması yapıncaya kadar.
15 Temmuz’dan
Darbeyi manivela yaparak,
Türkiye idaresine el koyan cumhur ittifakının aşk hikayesi de böyledir.
Alanlar olarak razılar, satanlar olarak razılar.
Ortada ise kocaman bir sorun var!
Pazarladıkları Türk vatanıdır, Türk devletidir ve Türk cumhuriyetidir.
Yani Türk’ün kimliğidir.
8 senedir, milletin tepesine her gün indirdikleri darbelerin,
Memleketi bir açık hava hapishanesine çevirmelerinin,
Bu hapishanede milleti cinnet sınırında ve açlıkla yaşamaya mahkum etmelerinin
Sebebi de bu büyük satıştır.
Açtıkları vatan ihalesinin boyutu büyümüştür.
Zeytinlik, sahil, kıyı, orman tesadüf müdür?
İhale büyüdükçe, ihanetlerinin ittifakı da büyümüştür.
Baştepe’ye Balgat, Balgat’a İmralı, İmralı’ya Kandil’in katılmasının
Buna da iç cephe denmesinin sebebi budur.
Evet, bunlar bir cephedir.
Barış getireceklermiş…
Hukuk devletini tesis edeceklermiş…
Eşitlik ve adalet gelecekmiş…
Duyduk-duymadık demeyin!
Kendi vatan toprağına,
Rant için savaş açanlar,
Türk vatandaşının hayatını cehenneme çevirenler,
Bize barış getirecekmiş.
50 bin insanın katilini
İttifak ortağı olarak devlet masasına oturtan,
Onun katil sürülerini “topluma kazandırmak” isteyenler,
Türkiye’de adalet tesis edeceklermiş.
Hatırlayın,
Sene 2013,
Suriye iç savaşının resmi olarak başladığı tarihte
Mayınlar temizlenmiş,
Dostum Esat, düşman ilan edilmiş.
Sınır kapıları açılmış.
Türkiye’de ise çözüm süreci yürütülüyor.
O zaman da adalet ve eşitlik getiriyorlardı.
Sene 2016,
Durakta ortak değiştiriliyor,
Okyanus ötesi ve FETÖ gidiyor,
Otobüse yeni muavin olarak Balgat alınıyor.
Dört nala bir istibdat, yüce bir tek adamlık sistemi tesis ediliyor.
Biri iktidarda umarsızca kalabilmek için,
Diğeri de ötekisi iktidarda kalırken,
Kendisi de bunun maliyetsiz yancısı kalabilmek için,
Bu ateşe odun taşıyor.
Hiçbirinin, başka bir amacı olmadığı için,
Hiçbiri bir bedel ödemeyeceğine iman ettiği için,
Bu kadar hadsizler, bu kadar aymazlar, bu kadar cüretkarlar.
Kıymetli dava ve yol arkadaşlarım,
Tüm bunlar neden mi anlattım?
Söyleyeyim…
Geçtiğimiz hafta,
Grubu olan (!) siyasi partilere
TBMM başkanlığından bir davet ulaştı.
Davetin konusu ise, “Meclis iç tüzük toplantısı” idi. (?)
İçeriğinde ise karşımıza bambaşka bir şey çıktı.
Gördük ki,
TBMM’nin içerisinde paralel bir yapılanma oluşturularak,
Gazi Meclisimizin, bu büyük küresel ihanet projesine ortak edilmesi amaçlanıyor.
Kısaca PKK ile pazarlık komisyonunu harekete geçiriyorlar.
Burada yapılmak istenenleri paylaşacağım.
Her şeyden önce evelemeden, gevelemeden söyleyeyim.
Ama’lı, fakat’lı, lakin’li bir çerçeve çizmeden söyleyeyim.
Türkiye’nin her kesiminin bir şekilde rehin alınarak,
Birtakım şantajlarla boyun eğdirilerek,
Bir şekilde bu ihanet masasına oturtulmak istendiği bu orta oyununa
Biz meze olmayacağız.
Türkiye’yi Türksüzleştirmeyecek,
Türk vatanını böldürtmeyecek,
Türk’ün ismini de cismini de,
İradesi ipotekli, zehirlenmiş ve sefil olmuş maşaların planlarına
Asla kurban ettirmeyeceğiz!
Herkes, bunu böyle bilsin.
Herkes, bu işin bir vatan ve namus meselesi olduğunu iyi kavrasın.
Bu son Türk devleti için koltuklarından, rütbelerinden, makamlarından
Canlarından ve hatta atalarının mezarlarından vazgeçen
O ulu ruhları kendine rehber edinsin.
Kanla ve irfanla kurulmuş bu kutlu Cumhuriyeti,
3 günlük ömürlerini 4 güne uzatmaya çalışan bu zevata,
Onların okyanus ötesi patronlarına ve eli kanlı terör devletlerine yem ettirmeyeceğiz!
Şimdi Meclis’te bir komisyon kurup,
Telifi Öcalan’a ait 2013 yılındaki ihanet sürecinden kalma,
Konfederasyon teklifini ve projesini
Meşrulaştırmak ve uygulamak peşindeler.
Başlıklar, süreçler, içerik ve aktörler birebir aynıdır.
Normalleşme, yeni anayasa, af, Suriye, Irak ve İran…
Şimdi soruyorum;
Bu projeyi bugüne kadar kiminle yürüttünüz?
Terör örgütünün elebaşıyla.
Kapalı kapılar arkasında, dışarıda pişirdiğiniz bu zehirli aşı,
Meclis’te kuracağınız komisyonla Türk milletine yedirme derdindesiniz.
Minareyi çalıyorsunuz,
Kılıfı da milli iradenin tecelligahı Meclise diktireceksiniz öyle mi?
Bu basit bir kurnazlık değildir.
Suç işliyorsunuz, suç!
Cumhuriyete karşı,
Millete karşı, devlete karşı, üniter yapımıza karşı,
Devlet geleneklerimize karşı suç üzerine suç işliyorsunuz.
Türk milletinin büyük meclisini de bu suça ortak etmeye kalkıyorsunuz.
Çünkü sizin ortaklık senedinizin özünde, Cumhuriyete ortaklık yok!
Orada bir suç ortaklığı var!
Siz, şimdi bu suça herkesi ama herkesi ortak ederek,
Suçunuzu marifete dönüştürmek niyetindesiniz.
Hatırlatmak isterim;
Bazı adımlar vardır ki, sözde bir kanuna uygun olması yetmez,
O adımlar, meşru olmak zorundadır.
Bizzat milletin gözünde meşru olmak zorundadır.
Devletin esasları, varlığı ve bütünlüğü açısından meşru olmak zorundadır.
Türk milletinin aklına ve vicdanına sinebilmesi için meşru olmak zorundadır.
Beyler;
Türkiye Büyük Millet Meclisi MİLLİ bir kurumdur.
Ve gayrı milli bir projeye alet edilemez!
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Meşruiyetini Milli Kurtuluş Mücadelesinden alan bir kurumdur.
Gayrımeşru bir proje eliyle kirletilemez.
Meclis’te şu an seçilmiş 592 milletvekili vardır.
Şimdi bir komisyon daha seçiyorlar.
Kimisi sayısının 100 olmasını istiyor, kimisi 35 ya da 40.
Meclis içinde paralel meclis kuruyorlar.
Komisyon üyelerini de TBMM’deki mevcut sandalye sayılarına göre belirleyip,
Cumhur koalisyonunun salt çoğunluğunda bir komisyon kurmak istiyorlar.
Koalisyonun kadrolu ve geçici ortakları ezberledikleri tiratları atacaklar,
Sakin sakin, uzun uzun muhalefeti güya dinleyip,
Sonra salt çoğunlukları ile; kabul edenler, etmeyenler oyunu oynayacaklar.
Bu ihanet sürecinin sonuçları ile yüzleşince de;
Bizim değil, Meclisin kararı diyecekler!
Yapımcısı ve yönetmeni okyanus ötesinde olan,
Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren İsrail’in genişlemesine hizmet eden,
Senaryosu ve telif hakkı İmralı canisine ait olan bu ihanet sürecinin,
Sadece figüranlığını yapanlar;
Ne istediklerini bilmedikleri gibi,
Ne sonuçlar doğuracağını da bilmiyorlar.
Bu konu,
İktidar ortaklarının oylamada kaldırmak
Ve millete sallamak dışında kullanmadıkları parmakların sayısına indirgenecek
Basit bir konu değildir.
Bu konu,
Büyük Türk milletinin onayını gerektiren bir konudur.
Türk’ün rızasını gerektiren bir konudur.
Onun ne düşündüğünü merak ediyorsanız da,
Sandığı getirin ve sorun!
Bu ihanet projesini onaylıyor musunuz?
Canibaşı Apo’nun çözüm süreci projesini, iktidara ortaklığını, PKK ile devletin eşitlenmesini, onaylıyor musunuz?
Türkiye’nin çok kimlikli ve çok bölgeli bir federasyona dönüşmesini onaylıyor musunuz?
Hodri meydan, cesaretiniz varsa, millete sorun!
İktidar ortağı partinin genel başkanı teşkilatlarına talimat vermiş.
Demiş ki,
81 ili gezeceksiniz, terörsüz Türkiye projesini millete anlatacaksınız.
Buyur buradan yak.
Bu süreci ilk denedikleri yıllarda ortalığa saçılan akil adamlar gibi,
gidip bu zehirli aşın reklamını yapacaklar öyle mi?
Bakın size hatırlatayım.
O partinin genel başkanı 2013 yılında akil adamlar için ne demişti;
"Başbakan Erdoğan, aziz milletimizin tümüyle karşı çıktığı
ve reddettiği ihanet sürecini kabullendirebilmek için
artistleri, dönekleri, bölücüleri, terörist stepnelerini,
yandaşları, menfaatperestleri, fikirsizleri, vicdansızları
ve batı beslemelerini aceleyle seferber etmiştir.
63 karanlık yüz, Türkiye'nin nasıl bölüneceğini,
Türk milletinin etnik kamplara nasıl ayrılması gerektiğini,
PKK'nın ne şekilde meşrulaştırılacağını
ve milli devlet yapısının hangi yollarla çökertileceğini
Türkiye genelinde hevesle anlatacaktır"
Ben demiyorum.
“Öcalan meclise gelsin konuşsun” diye yola çıkan diyor.
Süreç aynı süreç.
İhanet aynı ihanet.
Değişen nedir bilen var mı?
Dün yaşananlara ihanet diyenlerin,
Bugün bu ihanete ortak olacak kadar,
Fikri bir savrulmanın, zihni bir kırılmanın içine düşürülmesinin sebebi nedir?
Siyaset sıradan bir tutumdan öte, milli bir sorumluluktur.
Hiç kimsenin Türkiye’nin geleceğini ateşe atmak gibi bir hakkı yoktur.
Şimdi hiç kimse bana,
Yeni dünya düzeni ve Ortadoğu’daki gelişmeler palavrası atmasın.
Muhatap aldığınız eşkıyaların niyeti açık ve nettir.
Örgütle devleti eşitleyip müzakere istiyorlar.
Sanki ayrıymış gibi ortak vatan istiyorlar.
Sanki eşit değilmişler, azınlıklarmış gibi eşit yurttaşlık istiyorlar.
Sanki kendilerini meclise taşıyan demokratik cumhuriyet değilmiş gibi,
Çerçevesini kendilerinin belirlediği Komünal Demokratik Cumhuriyet istiyorlar.
Kayıtsız şartsız teslim olmaktan ve silah bırakmaktan değil, terhisten bahsediyorlar.
Bunları gerçekleştirmeye çalışmayı bırakın.
Bu tartışmaları akıldan geçirmek bile ihanetin daniskasıdır.
İmralı tutanaklarını okuyoruz…
Terör örgütünün üst düzey yöneticilerinin açıklamalarını görüyoruz...
Bu cani örgütün siyasal uzantılarının beyanatlarını inceliyoruz…
Müttefiklerinin stratejilerini araştırıyoruz…
Hiçbir emellerinden vazgeçmemişler!
Cumhuriyet’in tapu senedi Lozan’a, Türk vatanının bölünmezliğine, Türk milli kimliğine ve vatandaşlık tanımına,
Üniter devlet yapımıza, Türk milletinin birliği ve varlığına düşmanlığı sürdürüyorlar.
Türk milletini soykırımcılıkla itham etme soysuzluğunda pervasızca ısrar ediyorlar.
İç tüzüğü çiğneyerek ve çok dilliliğin önünü açmak için riyaset makamından simultane tercüme bile yapıyorlar.
Hiç kimse bizden bu kalkışmaya ortak olmamızı beklemesin!
İhanetin meşrulaştırılmasına seyirci kalacağımızı ummasın!
Aldıkları ev ödevlerini yerine getirmek isteyenlerle ortaklaşacağımızı zannetmesin!
Bu orta ya da uzun vadeli bölünme planının parçası olmayacağız!
Bu topraklar üzerinde yaşayan herkesin,
Türk’ün, Kürt’ün, Alevi’nin, Sünni’nin kardeşliğini ve birlikte yaşama iradesini sonsuza kadar savunacağız!
Öcalan canisinin talebi, Devlet Bahçeli’nin önerisi, DEM’in ısrarcılığı ile meclis tatile girmeden kurulması istenen komisyonun iştahına kapılan,
Bugünün Meclis Başkanına sesleniyorum:
Eğer kıymetli bir iş yapmak istiyorsa,
Türk milletine soykırım iftirası atılan konuşmayı tutanaklardan sildirerek,
Bu yalanın, yarın bir gün,
Meclis tutanaklarımızdan alıntılarla konuşulmasına engel olmalıdır.
Milletimize ve devletimize hizmet budur.
Terör hükümlüsü Öcalan’ın önerisi olan komisyonla değil, bu konuyla ilgilenmelidir.
Buradan sayın Erdoğan’a da sesleniyorum;
Daha demokratik bir Türkiye, daha özgür bir Türkiye mi istiyorsunuz?
Buyur elini tutan mı var?
Bir parti genel başkanı olarak yaptığınız konuşmalara yapılan eleştirileri, Cumhurbaşkanı’na hakaret sayıp gazetecileri cezaevine gönderiyorsun.
Sudan sebeplerle açılmış bütün davaları geri çek.
Gazetecileri serbest bırak. Özgür medyanın önünü aç.
Elini tutan mı var?
Siyasi partilere operasyon çekiyorsun.
Genel Başkanları sırf sana karşı oldukları için cezaevine gönderiyorsun.
Oysa mevcut anayasa siyaset yapma hakkını güvence altına alıyor.
Ona riayet et, bu oyunlara bu zulme son ver. Siyasileri özgür bırak.
Elini tutan mı var?
Gençler itiraz ediyorlar, geleceklerinin hesabını soruyorlar.
Ülkelerinde gelecek hayalleri kurmak istiyorlar.
Gençleri azarlıyorsun, cezaevlerine gönderiyorsun.
Gösteri ve protesto da anayasal bir haktır.
Gençleri özgür bırak,
Elini tutan mı var?
Basın özgürlüğü, siyaset yapma hakkı, protesto hakkı anayasal güvence altındadır.
Sizin çiğnediğiniz Anayasa’nın güvencesi altındadır.
Sen olanı dahi uygulamıyorsun ama yeni anayasadan bahsediyorsun.
Anayasa’yla, devleti idare edenleri denetleyecek yollar belirlenmiş.
İhale kanununda değişiklik yapıp,
TOKİ’yi ve kapalı kapılar ardındaki ihaleleri korumaya alıyorsun.
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri yayınlayıp,
canının istediği kurumları denetimden muaf kılıyorsun.
İstemediğin kararı veren hakimi,
istemediğin soruşturmayı açan savcıyı görevden aldırıyor,
adaletin temeline kibrit suyu çakıyorsun.
Mevcut anayasaya uyarak da hukuku üstün,
adaleti mümkün kılabilirsin.
Elini tutan mı var?
Anayasa ya da kanunlara uymak yerine,
onları kendine uydurmaya kalkıyorsun.
İşin özeti budur.
Ve bu akılla da daha demokratik,
daha özgürlükçü bir anayasa yapmaktan söz ediyorsun.
Bu sistemle olmuyor. 86 milyon bunu gördü, sen görmek istemiyorsun.
Bedeli millet ödüyor. Sen sefanı sürmeye devam ediyorsun.
Gel, “Bu sistem olmadı. Parlamenter Sisteme dönüyoruz” de,
Yarın komisyon kurup üzerinde çalışmaya başlayalım.
Var mısın?
Kuvvetler ayrılığını yeniden tesis etmeye,
Milletin tükenen adalet duygusunu yeşertmeye,
Denge ve denetim mekanizmalarını işletmeye,
Demokrasinin tam ve kamil olarak yaşanabilmesine,
Yargının bağımsızlığını tesis etmeye varsan,
Hemen yarın çalışmaya başlayalım.
Biz koltuk hesabıyla konuşmuyoruz.
Bizim bütün hesabımız millet menfaatidir!
Türkiye bu cendereden, algı operasyonlarıyla değil,
Üretilen sahte gündemlerle değil, ben dedim oldu diyerek değil,
Adaletle çıkar, demokrasiyle çıkar, liyakatle çıkar.
Gel bu gerçeği kabul et.
Seni o makamlara taşıyan Cumhuriyet’le kavga etmekten vazgeç.
Gel, “Türkiye’nin çıkışı parlamenter sistemdedir” de, ondan sonra bakarız.
Bunun dışında atılacak her adım beyhudedir.
Yaşadığımız bütün sorunların kaynağı olan bir akılla,
o sorunlardan kurtulmamız mümkün değildir.
Buradan bütün muhalefet partilerine de sesleniyorum.
Bu işin ismine ambalajına aldanıp o komisyona katılmayın.
Tarih karşısında vebal altında kalırsınız.
Bu iktidarın, siyaseti istediği gibi dizayn etme hevesine alet olmayın.
Yaşadığımız sorunların sebebi olan bu oyunların figüranı olmayın.
Bu iktidarın samimiyetsizliğine defalarca tanıklık ettiniz.
Koltuk hesaplarına alet olmayın.
Türk milleti sizden, dertlerine derman olmanızı bekliyor.
Bu iktidarın oyununa gelerek, milletin derdine dert katmayın.
Daha önce de bu kürsüden
“Erken seçim diyerek, bunun iştahını kabartmayın” demiştim.
O iştahın memleketi nereye taşıyacağını görmüştüm.
Şimdi tekrar uyarıyorum,
Bu yalancı çobanların Türkiye’yi her seferinde götürdüğü yer bellidir.
O yer her seferinde cehennemin bir alt katıdır.
En son kata doğru bizi sürüklüyorlar.
Bu memleketin mahvına ortak olmayın.
Bu suça ortak olmayın!
Türkiye’nin bu tarz tartışmalara hiç ihtiyacı yok.
Sadece Anayasa’ya uyan bir iktidara ihtiyacı var.
Türkiye’nin paralel bir meclise ihtiyacı yok,
Türkiye’nin güçlü bir parlamentoya ihtiyacı var.
Oradan buradan alınan akılları, devlet aklı diye yutturmaya değil,
Bu ülkeyi yönetenlerin devlet aklına ihtiyacı var.
Topyekun devlet ahlakına ihtiyacınız var.
Sizin adalet duygusuna, demokrasi bilincine ihtiyacınız var.
Sizin vicdana ihtiyacınız var.
Sizin utanma duygusuna ihtiyacınız var.
23 yıllık iktidarınızın sonunda, utandığınız ve şikayet ettiğiniz ne varsa,
Sizin inşa ettiklerinizdir.
Türkiye’nin ihtiyacı da bellidir.
Bu sistemden kurtulmak, parlamenter sisteme kavuşmak.
İYİ Parti işte bunun mücadelesini vermektedir.
Türkmen’e, Kürt’e, kadına, erkeğe, Alevi’ye, Sünni’ye herkese ama herkese
Her yurttaş, her vatandaş için,
İnsanca bir hayatın, adil bir Türkiye’nin mücadelesini vermektedir.
Biz kimlikçi ajandaların değil,
Şahsiyet sahibi bir Cumhuriyet yurttaşlığının neferiyiz.
Vaad edilmiş toprakların değil,
Muhayyel ülkelerin değil,
Hak edilmiş vatan olan Türkiye’nin neferleriyiz.
Ve bu ortak vatanda, cumhuriyet paydasında, milli kimliğimiz ve milli varlığımızla
Yolcu değil, hancılarız!
Biz Türkiye’yiz!..
Yaşasın büyük Türk milleti,
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti!
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
En Çok Okunan Haberler