Dervişoğlu: “Anayasa’yı askıya alanlar mı anayasa yazacak?”
Dervişoğlu: “Anayasa’yı askıya alanlar mı anayasa yazacak?”
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, TBMM grup toplantısında yeni anayasa tartışmalarını eleştirdi. Cumhurbaşkanı'nı ve parti politikalarını sert eleştiren Dervişoğlu, anayasanın askıya alınmasını eleştirdi ve anayasa yapacak kişinin bağımsız olması gerektiğini vurguladı.
Haber Giriş Tarihi: 21.05.2025 13:38
Haber Güncellenme Tarihi: 21.05.2025 14:21
Kaynak:
Ortam Haber
https://www.ortamhaber.com
Dervişoğlu: “Anayasa’yı askıya alanlar mı anayasa yazacak?”
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partimizin TBMM grup toplantısında konuştu. Yeni anayasa tartışmalarına değinen Dervişoğlu, “Çeyrek asırlık çürümüşlük ve eskimişlikle, tüm milleti 23 senedir boğanlar mı yeni anayasa yapacak? Anayasa’yı askıya alanlar mı anayasa yazacak? ‘Ben başkomutanım’ diye siyasi partileri tehdit eden Cumhurbaşkanı’nın partisi mi darbe anayasası yerine sivil anayasa yapacaktır?” diye sordu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 19 Mayıs mesajındaki ifadelere tepki gösteren Dervişoğlu, terörist anmasına engel olmak isteyen Tunceli Valisi Bülent Tekbıyıkoğlu'na ise destek verdi.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu.
Dervişoğlu, konuşmasına başlamadan önce İYİ Parti’ye katılan Milliyetçi Kongre Derneği Kurucu Başkanı Bahadırhan Dinçaslan’a yakasındaki rozeti taktı.
“Büyük Taarruz’u Yunanlılar yaptı derlerse şaşırmayın”
“23 yılın sonunda dillerinin altından çıkacağı kadar bakla çıkmıştır” diyen Dervişoğlu, “Türkiye, çok milletli, çok dilli, çok hukuklu ve çok bayraklı bir hale gelsin istiyorlar. Bunlara göre Türkiye’de herkes var, bir tek Türk yok. Bu Türkiye’de, 1919’da Kurtuluş Savaşı verenler değil,
1920’de Milli Meclisi oluşturanlar değil, 1923’te Cumhuriyetin yurttaşı olanlar değil ne idüğü belirsiz kalabalıklar var. Adında Türkiye, özünde Türk olmayan bir federasyonlar projesi var.
Bunlara göre, Malazgirt’te Araplar varmış. Çanakkale’yi Afrikalılar savunmuş. Yarın çıkıp,
Büyük Taarruz’u da Yunanlılar yaptı derlerse şaşırmayın. Terörist başı ile vardıkları mutabakatın mantığı budur” ifadesini kullandı.
“PKK ile aynı ajandayla hareket ettiler”
Dervişoğlu, “Bugün 50 yıllık sorunu çözüyoruz iddiasındalar. Birisi Kürt sorunu diyor, birisi terör sorunu diyor. Barış, silah bırakma, demokrasi, çözüm, eşitlik diyor. Ve elbette yeni anayasa lafları havada uçuşuyor. Ben öküz altında buzağı falan aramıyorum. Bir yıldır tam olarak bunu anlatıyorum. Çünkü ben bu şeytanlığın, sesini de sözünü de özünü de tanıyorum. 23 yıldır zehri şerbet diye verdiklerini biliyorum. 23 yıldır, Kürt sorunu diye tahkim ettikleri yerde, hiçbir zaman bir yurttaşlık sorunu görmediler. Çünkü, PKK ile aynı ajandayla hareket ettiler.
Herkes ya partisine ya örgütüne destekçi devşirmek derdindeyken, biri de çıkıp da Kürt’ün derdini sormadı” şeklinde konuştu.
“Kürtleri sorunun kendisi yaptınız”
Kendisinin ise bunu sorup sorguladığını ve bunun derdini güttüğünü dile getiren Dervişoğlu, “Bugün boşaltılan köy okullarının, birer birer kapatılan yerel sağlık ocaklarının, her yere yüz milyarlarca dolar para harcanırken bir türlü bitirilmeyen GAP’ın hesabını soruyorum. Bugün Kürt’e reva gördükleri şey, bu ülkenin her şerefli yurttaşı için terörist olan, hükümlü olan ve içerde kalması gereken bir caniyi Kürtlerin temsilcisiymiş gibi muhatap almaktır. İçeride yeni anayasa ile ebediyen başkanlık için, dışarıda da kişisel işlerinize sermaye yapmak için teröristbaşını ve PKK’yı muhatap alıp Cumhuriyet’in vatandaşı olan Kürtleri sorunun kendisi yaptınız. Kürt’le sorunu birleştirerek, Türkiye’yi ve vatandaşları bölmek budur” ifadesini kullandı.
“Çobanın elindeki değnekten bile daha değersizler”
DEM Partili Tuncer Bakırhan’ın koruculara dair sözlerine dikkat çeken Dervişoğlu, “Bugün koruculara haysiyetsiz ve hadsiz laflar edenlerin ahvali de budur. Koruculuk da çobanlık da şerefli mesleklerdir. Emin olun çobanın köpeği de kuzusu da bunlara oranla pek muhteremdir. Ben hayvanları da onlarla kıyaslayamam. Bunlar vatanı savunmak görevini ve şuurunu akıllarınca aşağılarken, çobanın elindeki değnekten bile daha değersiz olduklarını bilmiyorlar” değerlendirmesini yaptı.
“Terörle aranıza öyle bir mesafe koydunuz ki…”
“Kürt ile terörü yan yana getiren kim?” diye soran Dervişoğlu, “Cumhuriyetimizde 100 yıldır Kürt olan ve Türkiye için siyaset yapanlar oldu. Bakanlar, vekiller her makamda şerefli vatandaşlar oldu. Siz, bunların yolunu kapatansınız. İşinize gelmediği için kurularla yaşları bir arada yakansınız. Şimdi PKK’yı alenen Cumhur İttifakı’na katarken, Meclis’teki grubu olan siyasi partiyi, İmralı’nın postacısı yaparken; aklıma yıllarca dilinizden düşürmediğiniz kelimeler geliyor: ‘Terörle aranıza mesafe koyun, Türkiye partisi olun!’ Hepiniz terörle aranıza öyle bir mesafe koydunuz ki, mesafe sıfıra indi. İşte o sıfır noktasında terör yok, çünkü mesafe yok.
Mesafe yoksa terör yok. Hepiniz Türkiye’nin partisi oldunuz. Yeni Türkiye’nin partileri bu beylere hayırlı olsun” şeklinde konuştu.
“23 yıllık kısır döngüye yine geldik”
Yeni anayasa tartışmalarına değinen Dervişoğlu, “23 yıllık kısır döngüye yine geldik.
‘Darbe anayasası kalksın’ ne güzel. Güzellik yarışmalarındaki temenniler gibi.
‘Dünyada kardeşlik olsun, her yer orman olsun’, ‘Yeni ve sivil bir anayasa gelsin’
Çok güzel ama kim yapacak bunu? Çeyrek asırlık çürümüşlük ve eskimişlikle tüm milleti 23 senedir boğanlar mı yeni anayasa yapacak? Anayasa’yı askıya alanlar mı anayasa yazacak? ‘Ben başkomutanım’ diye siyasi partileri tehdit eden Cumhurbaşkanı’nın partisi mi darbe anayasası yerine sivil anayasa yapacak? Buna kargalar bile güler” ifadesini kullandı.
Dervişoğlu, “Biz niyetleri okumuyoruz. Biz gerçekleri haykırıyoruz! Akıllarınca satır aralarına sakladıkları gerçekler bize yetiyor. O satırlarda gizlenenlerin, emsali görülmemiş bir ihaneti tarif ettiğini biliyoruz. Terör örgütünün aklıyla bir olup, ulus devlet projesini değiştirip üstüne de Türkiye’yi bir etnisiteler cehennemi yapmanın adını barış süreci koymuşlar” diye ekledi.
Bahçeli’ye tepki: “Yazıklar olsun!”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 19 Mayıs mesajındaki, “19 Mayıs, anlık dürtülerin veya dar bir kadronun kararı değil, Türk devlet aklının Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarıyla eyleme geçmesidir” şeklindeki ifadelere tepki gösteren Dervişoğlu, “Bir: Onun adı anlık dürtü değil, vatan aşkıdır. İki: Bu büyük mücadeleyi gerçekleştiren dar bir kadro değil, Kuvva-i Milliye’dir. Üç: Sizin devlet aklı dediğiniz İngiliz gemisine binip kaçandır” dedi.
Yine aynı açıklamada ‘Dün vatanı kurtarmak için sergilenen milli diriliş, bugün yine Türkiye yüzyılına taşıyacak iradeyi ortaya koymaktadır’ ifadesinin de yer aldığına işaret eden Dervişoğlu, “Bak hele bak! Hamas’ı Kuvva-i Milliye ile karşılaştıran tek adama bağlılığın,
ulaştığı noktaya bak. Mustafa Kemal’i yalanlayacak kadar, tabiiyetlerini ispat telaşına düşenlere bak! Sen, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu iradesi Türk Milliyetçiliğini ayaklar altına alma cüreti göstermişlerin safsatalarını, milli diriliş mi belledin? Kuvva-i Milliye adına, Mustafa Kemal adına, Kocatepe adına, Sakarya adına, İzmir’in dağlarında açan çiçekler adına yazıklar olsun!
Sana da sana o metni okutanlara da yazıklar ve lanet olsun” şeklinde konuştu.
“Siz hepiniz, biz Türk”
Dervişoğlu, şöyle devam etti: “Yeni Türkiye’yi şimdi daha iyi anladınız mı? Yeni Türkiye, Türkiye’nin inkarıdır. Tarihin, şuurun ve Türklüğün inkarıdır. Selanikli bir yetimin, baba ocağını yitirmiş bir avuç kahramanın ön ayak olduğu milli uyanışı, terör örgütüyle kurdukları ittifakla kıyaslayacak kadar şuur yitimi ancak bir tımarhanenin konusudur. Mustafa Kemal Samsun’a ne için çıkmıştır? Mustafa Kemal’in milli sır diye tarif ettiği şey nedir? Mustafa Kemal’i tahrif ederken, tahkir ettikleri Türklükle giriştikleri savaşı kazanacaklarını zannediyorlar. Ne Türklüğü tanıyabilmişsiniz ne de Türk olabilmişsiniz. Ne yazık ki her şey olup, her şeye dönüşüp, bir tek Türk olamamışsınız! O yüzden siz hepiniz biz tek! O yüzden, siz hepiniz, biz Türk!”
Dervişoğlu, terörist anmasına engel olmak isteyen Tunceli Valisi Bülent Tekbıyıkoğlu'na da destek verdi.
Konuşma metninin tamamı:
Aziz milletim,
Değerli yol arkadaşlarım,
Kıymetli konuklar ve basın mensupları.
Grup toplantımıza hoş geldiniz,
Safalar getirdiniz.
8 yıllık tek adam sisteminin yol açtığı
Ve bile isteye bitirilmeyen ekonomik darboğazın içindeyiz.
Türk milleti olarak, bir cenderenin içerisindeyiz.
Bu cenderenin bir tarafı Silivri’dir.
Gazetecisinden, parti genel başkanına,
20 yaşındaki pırıl pırıl gençlerden,
Seçilmiş belediye başkanına, milletvekiline kadar Silivri’dir.
Bir tarafı ise çarşı-pazar, günlük hayattaki Silivri’dir.
Emeklisinden, ilkokul öğrencisine
Hastasından, kadınına, erkeğine
Hepimiz türlü cenderelerin
Bir açık hava hapishanesinin içindeyiz.
Hal böyle iken,
Şıracıları ve bozacıları izlemeye mahkum ediliyoruz.
Milletin hakikatleri dışında her şeyi konuşmak serbest.
Milletin gerçek sorunları dışında her konuda ahkam kesmek serbest.
İstibdadın bize reva gördüğü bundan ibaret.
2 gün önce 19 Mayıs’ı kutladık.
1919’dan 1923’e
Samsun’dan İzmir’e
Ankara’dan Lozan’a uzanan serüvenin doğum gününü,
Aynı zamanda Mustafa Kemal Atatürk’ün doğum gününü kutladık.
19 Mayıs, sadece bir bağımsızlık mücadelesinin miladı değil;
Aynı zamanda bir haysiyet mücadelesinin başlangıç anıdır.
Bizim peşinde olduğumuz haysiyet işte budur!
Her alanda Türkiye’ye, Türk insanına çağ atlatma ülküsü de
İşte o milatla birlikte tarihten geleceğe taşmıştır.
Bizim peşinde olduğumuz fazilet işte budur!
Candan aziz vatandaşlarıma sesleniyorum:
Bugün çektiğimiz ızdırapları dindirmenin yolu da,
Yine bu haysiyet ve fazilet mücadelesinden geçmektedir.
İkbal değil, istikbal arayışıdır bu.
Her birimizin, sadece yurttaş sıfatıyla aramızdaki somut kuralları da
Ahlak ve vicdanla işleyen toplumsal manevi ilişkileri kurtarmanın yolu da
Bu haysiyet ve faziletten mücadelesinden geçmektedir.
Kimse yağmaya uğrayan bu vatan toprakları üzerinde
Ortak bir gelecek hayali kurmadan kişisel bir ikbal kazanacağını düşünmesin!
Peki o geleceğin yönünü nasıl tespit edeceğiz?
İşte önümüzde duran tarihi soru budur.
Gelecek hayali, geçmişin hakikatleri üzerine bina edilir.
Bugün geleceğimizle, açıkçası hayatımızla oynayan iktidar,
Gücünü, tarihle oynama cüretinden, tarihi tahrif etme şuursuzluğundan almaktadır.
Hatırlayın, hatırlamalıyız!
Cumhuriyet’in 100. yılında verdikleri pozları unutmamalıyız!
100. yılı, Türk donanmasının 100 gemisini
Vahdettin Köşkü’nden selamlayarak kutladılar.
Bugün o tahrifatın izlerini görmezsek ve amacını anlamazsak yanılırız.
Bize sunulan suni gündemlerin, gerçek niyetlerini örtmelerine izin verirsek, kaybederiz.
Dönen bunca dolabın da nereye varacağını göremeyiz.
23 yılın sonunda,
Dillerinin altından çıkacağı kadar bakla çıkmıştır.
Türkiye, çok milletli, çok dilli, çok hukuklu
ve çok bayraklı bir hale gelsin istiyorlar.
Bunlara göre Türkiye’de,
Herkes var, bir tek Türk yok.
Bu Türkiye’de,
1919’da Kurtuluş Savaşı verenler değil,
1920’de Milli Meclisi oluşturanlar değil,
1923’te Cumhuriyetin yurttaşı olanlar değil.
Ne idüğü belirsiz kalabalıklar var!
Adında Türkiye, özünde Türk olmayan bir federasyonlar projesi var.
Bunlara göre, Malazgirt’te Araplar varmış!
Çanakkale’yi Afrikalılar savunmuş,
Yarın çıkıp,
Büyük Taarruz’u da Yunanlılar yaptı derlerse şaşırmayın.
Terörist başı ile vardıkları mutabakatın mantığı budur.
Bugün 50 yıllık sorunu çözüyoruz iddiasındalar.
Birisi Kürt sorunu diyor, birisi terör sorunu diyor.
Barış, silah bırakma, demokrasi, çözüm, eşitlik diyor.
Ve elbette yeni anayasa lafları havada uçuşuyor.
Ben öküz altında buzağı falan aramıyorum.
Bir yıldır tam olarak bunu anlatıyorum.
Çünkü ben bu şeytanlığın, sesini de sözünü de özünü de tanıyorum.
23 yıldır zehri şerbet diye verdiklerini biliyorum.
23 yıldır, Kürt sorunu diye tahkim ettikleri yerde,
Hiçbir zaman bir yurttaşlık sorunu görmediler.
Çünkü, PKK ile aynı ajandayla hareket ettiler.
Herkes ya partisine ya örgütüne destekçi devşirmek derdindeyken,
Biri de çıkıp da Kürt’ün derdini sormadı.
İşte ben bunu soruyorum, bunu sorguluyorum,
Bunun derdini güdüyorum!
Bugün boşaltılan köy okullarının
Birer birer kapatılan yerel sağlık ocaklarının
Her yere yüz milyarlarca dolar para harcanırken
Bir türlü bitirilmeyen GAP’ın hesabını soruyorum!
Bugün Kürt’e reva gördükleri şey,
Bu ülkenin her şerefli yurttaşı için terörist olan,
Hükümlü olan ve içerde kalması gereken bir caniyi
Kürtlerin temsilcisiymiş gibi muhatap almaktır.
İçeride yeni anayasa ile ebediyen başkanlık için,
Dışarıda da kişisel işlerinize sermaye yapmak için,
Teröristbaşını ve PKK’yı muhatap alıp,
Cumhuriyetin vatandaşı olan Kürtleri sorunun kendisi yaptınız.
Kürt’le sorunu birleştirerek, Türkiye’yi ve vatandaşları bölmek budur.
Bugün koruculara haysiyetsiz ve hadsiz laflar edenlerin ahvali de budur.
Koruculuk da çobanlık da şerefli mesleklerdir
Emin olun çobanın köpeği de kuzusu da pek muhteremdir.
Ben hayvanları da onlarla kıyaslayamam.
Bunlar vatanı savunmak görevini ve şuurunu akıllarınca aşağılarken,
Çobanın elindeki değnekten bile daha değersiz olduklarını bilmiyorlar.
Şimdi Kürt ile terörü yan yana getiren kimdir, soruyorum?
Cumhuriyetimizde 100 yıldır Kürt olan ve Türkiye için siyaset yapanlar oldu.
Bakanlar, vekiller her makamda şerefli vatandaşlar oldu.
Siz, bunların yolunu kapatansınız.
İşinize gelmediği için kurularla yaşları bir arada yakansınız.
Şimdi PKK’yı alenen Cumhur İttifakı’na katarken,
Meclis’teki grubu olan siyasi partiyi, İmralı’nın postacısı yaparken
Ama uyuşturucunun ve belaların bu kadar yayıldığı bir başka devir olmamıştır.
Sorsan, Müslümanlığı kimseye bırakmazlar.
Ama devri iktidarları, hak yemekle, haram yemekle geçti.
Kundaktaki bebeğin hakkı da bunlarda,
Atanamadığı için canına kıyan pırıl pırıl gençlerin hakkı da.
Bak, bayram geliyor.
Torununa harçlık veremeyecek emeklilerimizin hakkı da bunlarda,
Pazarda çürük sebze bekleyen çaresizlerin hakkı da.
Aziz milletim;
Bu iktidar, Türkiye’nin üzerine düşen çığ gibidir.
Yatırımcının satıp-savıp piyasadan çekildiği,
Parası olanın mevduat faizleriyle geçindiği,
Parası olmayanın da 1 koyup 10 kazanırım diye düştüğü tuzakların memleketi oldu Türkiye.
İşte bunların “Türkiye Yüzyılı” diye müjdelediği felaketin ayak sesleridir bunlar.
Büyük Türk milleti,
İçeride çökerttikleri devleti,
Dışarıda büyük güç-müş gibi pazarlamaya çalışan bir siyasal akılla karşı karşıyayız.
AKP iktidarı, yıllardır Türkiye’yi kendi dar vizyonuna,
Günü kurtarmaya yönelik manevralarına ve şahsi ihtiraslarına mahkûm etmiştir.
Bu kadim devlet, iktidardaki müstevliler eliyle,
Yeni emperyalizmin ‘Yeni Türkiye’si olarak
Her masada bir şahsi al-ver ilişkisinin nesnesi yapılmaktadır.
Aksi olsaydı, 23 yıldır yönettikleri dış politikada,
Herhangi bir kalıcı başarı yakalanmış olurdu.
Evet herhangi bir diyorum,
Çünkü 23 yılda gürültü dışında ortada hiçbir şey yoktur.
Bahsettikleri dünya liderliğinin 10’da birini keşke hak etselerdi.
Yani davulu taşıdıkları kadar, tokmağı ellerinde tutmuş olsalardı,
Bugün Türkiye’de milyonlarca kaçak olmazdı.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, kumar ve offshore’la değil,
Bağımsızlığıyla tanınırdı.
Bizzat Orta Asya Türk Cumhuriyetleri tarafından da yok sayılmazdı.
Irak’ta, Suriye’de Türkmeneli coğrafyası kan ağlamazdı.
Uygur zulmüne karşı adım atmaktan bu kadar korkulmazdı.
3 milyar avro sadaka karşılığında AB’nin sınır bekçiliği kabul edilmezdi.
Vatandaşlarımız elçilik kapılarında, aşağılanmaz,
Milyonlarca avromuz reddedilen vizeler yüzünden buhar olmazdı.
Dahası
Her üç cümlelerinden birisi olan Gazze’yken
Netanyahu ile perde arkasında bu kadar dost olmazlardı.
Onu Lahey’de yargılatan bir Türkiye olurdu.
2 gün önce, İsrail’e karşı “Saldırıları durdur” metnini kaleme alanların içinde
İngiltere, Kanada ve Fransa değil, Türkiye olurdu.
Bugün Türkiye,
Onu yönetenlere rağmen önemlidir.
Önemi her şeye rağmen bizi bir arada tutan Cumhuriyettedir.
Zalime öfke duyan, zulme itiraz eden ortak vicdan ve milli bilinçtendir.
Geçen hafta Türkiye’de yoğun bir diplomasi trafiği yaşandı.
Türkiye’nin önce kendi çıkarına, sonra da insanlık vicdanına uygun davranabilmesi bizi ancak mutlu eder.
Ancak yine kendi elleriyle, kendi medyalarıyla faş ettikleri gerçekler,
23 yıllık skandallar zincirinin devam ettiğini göstermektedir.
Trump ve Putin’i beklerken, Zelenski ile yetinmek zorunda kaldılar.
Çünkü her meseleye bir siyasal iletişim konusu olarak bakıyorlar.
Bu anlamda bir iletişim kampanyası, kitleleri etkilerse zafer oluyor,
Etkilemezse, rafa kaldırıp unutturuyorlar.
Asıl sorun budur.
Bizim de itirazımız bunadır.
Hangi ülkenin iktidarı, dış politikayı böylesine iç politikaya tahvil eder?
Hangi hariciye geleneği,
Her diplomatik hadiseyi, bir sosyal medya kampanyasına meze yapabilir?
Bu nasıl bir rejimdir?
Ayrıca bir uyarı olarak belirtmek isterim ki!
Türkiye’ye demokrasi, Batı’dan alınmış bir icazetle gelmeyecektir.
Türkiye’ye hukuk, adalet ve insanlık onuru Batı’dan ithal edilerek gelmeyecektir.
Türkiye Cumhuriyeti demokrasiye Batı’ya rağmen yürüyecektir.
Türkiye Cumhuriyeti, Batı’ya rağmen bir Cumhuriyettir.
Ve Cumhuriyet kalmak için vereceği mücadeleyi de Türk milleti kendisi verecektir.
Değerli milletvekilleri,
Bugün Türkiye,
Suriye’de ne kazandığını bilmeden,
Ne uğruna savaştığını hatırlamadan,
Neden bedel ödediğini dahi sorgulamadan bir krizden diğerine sürüklenmektedir.
Size geçtiğimiz haftalarda söylemiştim,
Yakında Trump-Netanyahu ve Erdoğan’ın birlikte fotoğrafını da göreceğiz demiştim!
Bunun ilk adımını da Colani takma isimli Suriye Devlet Başkanı’nın
İsrail ile oturduğu anlaşma masasından anlıyoruz.
Bekleyin ve görün diyorum!
Gazze’nin külleri üzerine
Gazzelilerin kanları üzerine uzlaşmaktalar!
Bu yüzdendir ki iktidar, Suriye’deki PKK yapılanmasına sessiz kalıyor.
Bunu da içeride barış süreci diye pazarlıyor.
Aziz milletim,
Yine geçtiğimiz haftalarda
Size bu kürsüden, yanı başımızda, Mora yarımadasında
Türkiyesiz tatbikattan bahsetmiştim.
Erdoğan’ın dostum dediği kim varsa,
Orada askeri unsurlarıyla boy göstermişti.
Bugün yine benzeri bir gelişme yaşanmaktadır.
ABD’nin Avrupa-Afrika Komutanlığı öncülüğünde
Dedeağaç merkezli gerçekleştirilecek
Türkçe karşılığı “Acil Yanıt 2025” olan bir askeri tatbikat yapılacaktır.
12 binden fazla askerin katılacağı bu tatbikatta,
Yunanistan, Bulgaristan, Arnavutluk, Karadağ, Kosova, Kuzey Makedonya,
Hırvatistan, hepsi oradadır. Ama biz yokuz.
Dünya lideri yok. Belki haberi de yok!
Çünkü AKP, Türkiye'yi kendi iç sorunlarına öyle gömmüştür ki,
Doğu Akdeniz'de saf dışı bırakılmamızla dahi ilgilenmemektedir.
Kıbrıs rezaletleri ise bunun yalnızca görünen kısmıdır.
İşte bu nedenle diyoruz ki:
İYİ Parti, bu ülkenin dış politikasını:
– Türk milletinin onurunu koruyarak,
– Stratejik öngörüyle hareket ederek,
–Dostlukları ilkelerle, ittifakları ise gerçeklerle kurarak yürütecektir.
Ve bunu Batı’dan emir alarak değil,
Körfez’e tefeci faiziyle avuç açarak değil
Türk milletinden güç alarak yapacaktır.
Geçmişini, geleceğe bağlayarak yapacaktır.
Sırtını yalnızca Cumhuriyet ülküsüne yaslayarak yapacaktır.
Değerli dava arkadaşlarım;
Devletteki çürümenin, yozlaşmanın, kurumlardaki dağınıklığın en önemli örneklerinden biri, 18 Mayıs günü Tunceli’de yaşanmıştır.
Terör örgütü tarafından öldüğü açıklanan iki elebaşı için düzenlenmek istenen etkinliğe, Tunceli Valisi Bülent Tekbıyıkoğlu tarafından izin verilmemiştir.
Ancak, bu haklı kararın ardından, Ankara’dan gelen baskılarla,
Devletin valisi refüze edilmiş, teröristlerin anılmasına imkan tanınmıştır.
İhanet süreci zarar görmesin diye,
Yeni ortakları DEM incinmesin diye,
Devletin valisinin kararının değil,
Terör örgütünün talebinin arkasında durulmuştur.
İçişleri Bakanı bu konuda derhal bir açıklama yapmalıdır.
19 Mayıs törenlerinde yaşadığı duygular nedeniyle gözyaşı döken Sayın Valinin,
Nasıl bir baskıya muhatap kılındığı tüm ayrıntılarıyla ortaya çıkarılmalıdır.
Devleti ayağa düşüren ve teröristi kutsayan bu anlayışın sorumlularından da mutlaka hesap sorulmalıdır.
Merkeze alınma talebini bakanlığa ileten Sayın Valimizi de,
Devlete bağlılığı ve dirayetli duruşundan ötürü tebrik ediyor,
Bu meselenin takipçisi olacağımızı ilan ediyorum.
Bu milletin böyle devlet insanlarına ihtiyacı vardır.
Kendisi artık kalbimizin tam merkezinde olacaktır.
Türkiye’nin iyi ve cesur evlatları;
Vakit sadece kürsülere değil,
Her bir kardeşimizin yüreğindeki makamlara çıkmak vaktidir.
Artık her gün 19 Mayıs’tır!
Her yer Samsun’dur!
Vatandan başka bir kaygıya,
Asil kanımızdan gayrı bir kudrete ihtiyacımız yoktur.
Hangi partiye oy vermiş olursa olsun,
Bütün vatandaşlarıma sesleniyorum;
1919’da parola “ya istiklal ya ölüm” dü.
Bugün biz, “Yaşamak” diyoruz!
Layık olduğumuz gibi yaşamak istiyoruz!
Güven ve huzur içinde yaşamak,
Hür ve bağımsız yaşamak istiyoruz.
Seçenekler bellidir:
Ya sarayın esaretinde sürünmek,
Ya da Türk istiklali içinde yaşamak!
Ya tek adamın sultasına tabiiyet,
Ya da Cumhuriyet içinde hürriyet!
Arkamızda tarih,
Yanımızda millet,
Önümüzde ise gençlik vardır.
Gelin birlikte yürüyelim!
Seçime değil,
Yeni bir başlangıca yürüyelim!
Yalnızca iktidara değil,
Yeniden doğacak Cumhuriyet’e yürüyelim.
Bu bir haysiyet çağrısıdır.
Bu büyük uyanışa çağrımdır!
Samsun’a çıkılan o gün,
Sadece düşmana karşı değil;
Hem yılgınlığa,
Hem de ihanete karşı ayağa kalkışın günüdür.
19 Mayıs bu uyanışın günüdür.
Soylu bir başkaldırıdır.
Bir milletin küllerinden doğduğu,
Ya istiklal ya izmihlal, dediği gündür!
Hiçbir zaman teslim olmayacağını,
İradesini hiçbir zaman teslim etmeyeceğini ilan ettiği gündür!
Sorulacak soru bellidir:
Ruhunu şeytana satanlardan mı olacağız,
Yoksa, tarihi ve talihi değiştirme kararıyla yola çıkanlardan mı?
Bu gözlerin cevabı bellidir!
Bu ellerin cevabı bellidir!
Bu sesin cevabı bellidir!
Kardeşlerim;
Biz hep aynı karardayız:
Fıtrat değişir sanma
Biz hep başaranlarız!
Biz hep istibdadı parçalayanlar,
Esaret zincirini kıranlarız!
Bu inançla bir kez daha,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü,
Onun yol ve mücadele arkadaşlarını ve aziz şehitlerimizi
Kahraman gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyor,
Ve haykırıyorum;
Yaşasın gençlik!
Yaşasın hürriyet!
Yaşasın Cumhuriyet!
Ne Mutlu Türk’üm diyene!
Teşrifleriniz için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyor,
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Dervişoğlu: “Anayasa’yı askıya alanlar mı anayasa yazacak?”
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, TBMM grup toplantısında yeni anayasa tartışmalarını eleştirdi. Cumhurbaşkanı'nı ve parti politikalarını sert eleştiren Dervişoğlu, anayasanın askıya alınmasını eleştirdi ve anayasa yapacak kişinin bağımsız olması gerektiğini vurguladı.
Dervişoğlu: “Anayasa’yı askıya alanlar mı anayasa yazacak?”
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partimizin TBMM grup toplantısında konuştu. Yeni anayasa tartışmalarına değinen Dervişoğlu, “Çeyrek asırlık çürümüşlük ve eskimişlikle, tüm milleti 23 senedir boğanlar mı yeni anayasa yapacak? Anayasa’yı askıya alanlar mı anayasa yazacak? ‘Ben başkomutanım’ diye siyasi partileri tehdit eden Cumhurbaşkanı’nın partisi mi darbe anayasası yerine sivil anayasa yapacaktır?” diye sordu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 19 Mayıs mesajındaki ifadelere tepki gösteren Dervişoğlu, terörist anmasına engel olmak isteyen Tunceli Valisi Bülent Tekbıyıkoğlu'na ise destek verdi.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu.
Dervişoğlu, konuşmasına başlamadan önce İYİ Parti’ye katılan Milliyetçi Kongre Derneği Kurucu Başkanı Bahadırhan Dinçaslan’a yakasındaki rozeti taktı.
“Büyük Taarruz’u Yunanlılar yaptı derlerse şaşırmayın”
“23 yılın sonunda dillerinin altından çıkacağı kadar bakla çıkmıştır” diyen Dervişoğlu, “Türkiye, çok milletli, çok dilli, çok hukuklu ve çok bayraklı bir hale gelsin istiyorlar. Bunlara göre Türkiye’de herkes var, bir tek Türk yok. Bu Türkiye’de, 1919’da Kurtuluş Savaşı verenler değil,
1920’de Milli Meclisi oluşturanlar değil, 1923’te Cumhuriyetin yurttaşı olanlar değil ne idüğü belirsiz kalabalıklar var. Adında Türkiye, özünde Türk olmayan bir federasyonlar projesi var.
Bunlara göre, Malazgirt’te Araplar varmış. Çanakkale’yi Afrikalılar savunmuş. Yarın çıkıp,
Büyük Taarruz’u da Yunanlılar yaptı derlerse şaşırmayın. Terörist başı ile vardıkları mutabakatın mantığı budur” ifadesini kullandı.
“PKK ile aynı ajandayla hareket ettiler”
Dervişoğlu, “Bugün 50 yıllık sorunu çözüyoruz iddiasındalar. Birisi Kürt sorunu diyor, birisi terör sorunu diyor. Barış, silah bırakma, demokrasi, çözüm, eşitlik diyor. Ve elbette yeni anayasa lafları havada uçuşuyor. Ben öküz altında buzağı falan aramıyorum. Bir yıldır tam olarak bunu anlatıyorum. Çünkü ben bu şeytanlığın, sesini de sözünü de özünü de tanıyorum. 23 yıldır zehri şerbet diye verdiklerini biliyorum. 23 yıldır, Kürt sorunu diye tahkim ettikleri yerde, hiçbir zaman bir yurttaşlık sorunu görmediler. Çünkü, PKK ile aynı ajandayla hareket ettiler.
Herkes ya partisine ya örgütüne destekçi devşirmek derdindeyken, biri de çıkıp da Kürt’ün derdini sormadı” şeklinde konuştu.
“Kürtleri sorunun kendisi yaptınız”
Kendisinin ise bunu sorup sorguladığını ve bunun derdini güttüğünü dile getiren Dervişoğlu, “Bugün boşaltılan köy okullarının, birer birer kapatılan yerel sağlık ocaklarının, her yere yüz milyarlarca dolar para harcanırken bir türlü bitirilmeyen GAP’ın hesabını soruyorum. Bugün Kürt’e reva gördükleri şey, bu ülkenin her şerefli yurttaşı için terörist olan, hükümlü olan ve içerde kalması gereken bir caniyi Kürtlerin temsilcisiymiş gibi muhatap almaktır. İçeride yeni anayasa ile ebediyen başkanlık için, dışarıda da kişisel işlerinize sermaye yapmak için teröristbaşını ve PKK’yı muhatap alıp Cumhuriyet’in vatandaşı olan Kürtleri sorunun kendisi yaptınız. Kürt’le sorunu birleştirerek, Türkiye’yi ve vatandaşları bölmek budur” ifadesini kullandı.
“Çobanın elindeki değnekten bile daha değersizler”
DEM Partili Tuncer Bakırhan’ın koruculara dair sözlerine dikkat çeken Dervişoğlu, “Bugün koruculara haysiyetsiz ve hadsiz laflar edenlerin ahvali de budur. Koruculuk da çobanlık da şerefli mesleklerdir. Emin olun çobanın köpeği de kuzusu da bunlara oranla pek muhteremdir. Ben hayvanları da onlarla kıyaslayamam. Bunlar vatanı savunmak görevini ve şuurunu akıllarınca aşağılarken, çobanın elindeki değnekten bile daha değersiz olduklarını bilmiyorlar” değerlendirmesini yaptı.
“Terörle aranıza öyle bir mesafe koydunuz ki…”
“Kürt ile terörü yan yana getiren kim?” diye soran Dervişoğlu, “Cumhuriyetimizde 100 yıldır Kürt olan ve Türkiye için siyaset yapanlar oldu. Bakanlar, vekiller her makamda şerefli vatandaşlar oldu. Siz, bunların yolunu kapatansınız. İşinize gelmediği için kurularla yaşları bir arada yakansınız. Şimdi PKK’yı alenen Cumhur İttifakı’na katarken, Meclis’teki grubu olan siyasi partiyi, İmralı’nın postacısı yaparken; aklıma yıllarca dilinizden düşürmediğiniz kelimeler geliyor: ‘Terörle aranıza mesafe koyun, Türkiye partisi olun!’ Hepiniz terörle aranıza öyle bir mesafe koydunuz ki, mesafe sıfıra indi. İşte o sıfır noktasında terör yok, çünkü mesafe yok.
Mesafe yoksa terör yok. Hepiniz Türkiye’nin partisi oldunuz. Yeni Türkiye’nin partileri bu beylere hayırlı olsun” şeklinde konuştu.
“23 yıllık kısır döngüye yine geldik”
Yeni anayasa tartışmalarına değinen Dervişoğlu, “23 yıllık kısır döngüye yine geldik.
‘Darbe anayasası kalksın’ ne güzel. Güzellik yarışmalarındaki temenniler gibi.
‘Dünyada kardeşlik olsun, her yer orman olsun’, ‘Yeni ve sivil bir anayasa gelsin’
Çok güzel ama kim yapacak bunu? Çeyrek asırlık çürümüşlük ve eskimişlikle tüm milleti 23 senedir boğanlar mı yeni anayasa yapacak? Anayasa’yı askıya alanlar mı anayasa yazacak? ‘Ben başkomutanım’ diye siyasi partileri tehdit eden Cumhurbaşkanı’nın partisi mi darbe anayasası yerine sivil anayasa yapacak? Buna kargalar bile güler” ifadesini kullandı.
Dervişoğlu, “Biz niyetleri okumuyoruz. Biz gerçekleri haykırıyoruz! Akıllarınca satır aralarına sakladıkları gerçekler bize yetiyor. O satırlarda gizlenenlerin, emsali görülmemiş bir ihaneti tarif ettiğini biliyoruz. Terör örgütünün aklıyla bir olup, ulus devlet projesini değiştirip üstüne de Türkiye’yi bir etnisiteler cehennemi yapmanın adını barış süreci koymuşlar” diye ekledi.
Bahçeli’ye tepki: “Yazıklar olsun!”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 19 Mayıs mesajındaki, “19 Mayıs, anlık dürtülerin veya dar bir kadronun kararı değil, Türk devlet aklının Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarıyla eyleme geçmesidir” şeklindeki ifadelere tepki gösteren Dervişoğlu, “Bir: Onun adı anlık dürtü değil, vatan aşkıdır. İki: Bu büyük mücadeleyi gerçekleştiren dar bir kadro değil, Kuvva-i Milliye’dir. Üç: Sizin devlet aklı dediğiniz İngiliz gemisine binip kaçandır” dedi.
Yine aynı açıklamada ‘Dün vatanı kurtarmak için sergilenen milli diriliş, bugün yine Türkiye yüzyılına taşıyacak iradeyi ortaya koymaktadır’ ifadesinin de yer aldığına işaret eden Dervişoğlu, “Bak hele bak! Hamas’ı Kuvva-i Milliye ile karşılaştıran tek adama bağlılığın,
ulaştığı noktaya bak. Mustafa Kemal’i yalanlayacak kadar, tabiiyetlerini ispat telaşına düşenlere bak! Sen, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu iradesi Türk Milliyetçiliğini ayaklar altına alma cüreti göstermişlerin safsatalarını, milli diriliş mi belledin? Kuvva-i Milliye adına, Mustafa Kemal adına, Kocatepe adına, Sakarya adına, İzmir’in dağlarında açan çiçekler adına yazıklar olsun!
Sana da sana o metni okutanlara da yazıklar ve lanet olsun” şeklinde konuştu.
“Siz hepiniz, biz Türk”
Dervişoğlu, şöyle devam etti: “Yeni Türkiye’yi şimdi daha iyi anladınız mı? Yeni Türkiye, Türkiye’nin inkarıdır. Tarihin, şuurun ve Türklüğün inkarıdır. Selanikli bir yetimin, baba ocağını yitirmiş bir avuç kahramanın ön ayak olduğu milli uyanışı, terör örgütüyle kurdukları ittifakla kıyaslayacak kadar şuur yitimi ancak bir tımarhanenin konusudur. Mustafa Kemal Samsun’a ne için çıkmıştır? Mustafa Kemal’in milli sır diye tarif ettiği şey nedir? Mustafa Kemal’i tahrif ederken, tahkir ettikleri Türklükle giriştikleri savaşı kazanacaklarını zannediyorlar. Ne Türklüğü tanıyabilmişsiniz ne de Türk olabilmişsiniz. Ne yazık ki her şey olup, her şeye dönüşüp, bir tek Türk olamamışsınız! O yüzden siz hepiniz biz tek! O yüzden, siz hepiniz, biz Türk!”
Dervişoğlu, terörist anmasına engel olmak isteyen Tunceli Valisi Bülent Tekbıyıkoğlu'na da destek verdi.
Konuşma metninin tamamı:
Aziz milletim,
Değerli yol arkadaşlarım,
Kıymetli konuklar ve basın mensupları.
Grup toplantımıza hoş geldiniz,
Safalar getirdiniz.
8 yıllık tek adam sisteminin yol açtığı
Ve bile isteye bitirilmeyen ekonomik darboğazın içindeyiz.
Türk milleti olarak, bir cenderenin içerisindeyiz.
Bu cenderenin bir tarafı Silivri’dir.
Gazetecisinden, parti genel başkanına,
20 yaşındaki pırıl pırıl gençlerden,
Seçilmiş belediye başkanına, milletvekiline kadar Silivri’dir.
Bir tarafı ise çarşı-pazar, günlük hayattaki Silivri’dir.
Emeklisinden, ilkokul öğrencisine
Hastasından, kadınına, erkeğine
Hepimiz türlü cenderelerin
Bir açık hava hapishanesinin içindeyiz.
Hal böyle iken,
Şıracıları ve bozacıları izlemeye mahkum ediliyoruz.
Milletin hakikatleri dışında her şeyi konuşmak serbest.
Milletin gerçek sorunları dışında her konuda ahkam kesmek serbest.
İstibdadın bize reva gördüğü bundan ibaret.
2 gün önce 19 Mayıs’ı kutladık.
1919’dan 1923’e
Samsun’dan İzmir’e
Ankara’dan Lozan’a uzanan serüvenin doğum gününü,
Aynı zamanda Mustafa Kemal Atatürk’ün doğum gününü kutladık.
19 Mayıs, sadece bir bağımsızlık mücadelesinin miladı değil;
Aynı zamanda bir haysiyet mücadelesinin başlangıç anıdır.
Bizim peşinde olduğumuz haysiyet işte budur!
Her alanda Türkiye’ye, Türk insanına çağ atlatma ülküsü de
İşte o milatla birlikte tarihten geleceğe taşmıştır.
Bizim peşinde olduğumuz fazilet işte budur!
Candan aziz vatandaşlarıma sesleniyorum:
Bugün çektiğimiz ızdırapları dindirmenin yolu da,
Yine bu haysiyet ve fazilet mücadelesinden geçmektedir.
İkbal değil, istikbal arayışıdır bu.
Her birimizin, sadece yurttaş sıfatıyla aramızdaki somut kuralları da
Ahlak ve vicdanla işleyen toplumsal manevi ilişkileri kurtarmanın yolu da
Bu haysiyet ve faziletten mücadelesinden geçmektedir.
Kimse yağmaya uğrayan bu vatan toprakları üzerinde
Ortak bir gelecek hayali kurmadan kişisel bir ikbal kazanacağını düşünmesin!
Peki o geleceğin yönünü nasıl tespit edeceğiz?
İşte önümüzde duran tarihi soru budur.
Gelecek hayali, geçmişin hakikatleri üzerine bina edilir.
Bugün geleceğimizle, açıkçası hayatımızla oynayan iktidar,
Gücünü, tarihle oynama cüretinden, tarihi tahrif etme şuursuzluğundan almaktadır.
Hatırlayın, hatırlamalıyız!
Cumhuriyet’in 100. yılında verdikleri pozları unutmamalıyız!
100. yılı, Türk donanmasının 100 gemisini
Vahdettin Köşkü’nden selamlayarak kutladılar.
Bugün o tahrifatın izlerini görmezsek ve amacını anlamazsak yanılırız.
Bize sunulan suni gündemlerin, gerçek niyetlerini örtmelerine izin verirsek, kaybederiz.
Dönen bunca dolabın da nereye varacağını göremeyiz.
23 yılın sonunda,
Dillerinin altından çıkacağı kadar bakla çıkmıştır.
Türkiye, çok milletli, çok dilli, çok hukuklu
ve çok bayraklı bir hale gelsin istiyorlar.
Bunlara göre Türkiye’de,
Herkes var, bir tek Türk yok.
Bu Türkiye’de,
1919’da Kurtuluş Savaşı verenler değil,
1920’de Milli Meclisi oluşturanlar değil,
1923’te Cumhuriyetin yurttaşı olanlar değil.
Ne idüğü belirsiz kalabalıklar var!
Adında Türkiye, özünde Türk olmayan bir federasyonlar projesi var.
Bunlara göre, Malazgirt’te Araplar varmış!
Çanakkale’yi Afrikalılar savunmuş,
Yarın çıkıp,
Büyük Taarruz’u da Yunanlılar yaptı derlerse şaşırmayın.
Terörist başı ile vardıkları mutabakatın mantığı budur.
Bugün 50 yıllık sorunu çözüyoruz iddiasındalar.
Birisi Kürt sorunu diyor, birisi terör sorunu diyor.
Barış, silah bırakma, demokrasi, çözüm, eşitlik diyor.
Ve elbette yeni anayasa lafları havada uçuşuyor.
Ben öküz altında buzağı falan aramıyorum.
Bir yıldır tam olarak bunu anlatıyorum.
Çünkü ben bu şeytanlığın, sesini de sözünü de özünü de tanıyorum.
23 yıldır zehri şerbet diye verdiklerini biliyorum.
23 yıldır, Kürt sorunu diye tahkim ettikleri yerde,
Hiçbir zaman bir yurttaşlık sorunu görmediler.
Çünkü, PKK ile aynı ajandayla hareket ettiler.
Herkes ya partisine ya örgütüne destekçi devşirmek derdindeyken,
Biri de çıkıp da Kürt’ün derdini sormadı.
İşte ben bunu soruyorum, bunu sorguluyorum,
Bunun derdini güdüyorum!
Bugün boşaltılan köy okullarının
Birer birer kapatılan yerel sağlık ocaklarının
Her yere yüz milyarlarca dolar para harcanırken
Bir türlü bitirilmeyen GAP’ın hesabını soruyorum!
Bugün Kürt’e reva gördükleri şey,
Bu ülkenin her şerefli yurttaşı için terörist olan,
Hükümlü olan ve içerde kalması gereken bir caniyi
Kürtlerin temsilcisiymiş gibi muhatap almaktır.
İçeride yeni anayasa ile ebediyen başkanlık için,
Dışarıda da kişisel işlerinize sermaye yapmak için,
Teröristbaşını ve PKK’yı muhatap alıp,
Cumhuriyetin vatandaşı olan Kürtleri sorunun kendisi yaptınız.
Kürt’le sorunu birleştirerek, Türkiye’yi ve vatandaşları bölmek budur.
Bugün koruculara haysiyetsiz ve hadsiz laflar edenlerin ahvali de budur.
Koruculuk da çobanlık da şerefli mesleklerdir
Emin olun çobanın köpeği de kuzusu da pek muhteremdir.
Ben hayvanları da onlarla kıyaslayamam.
Bunlar vatanı savunmak görevini ve şuurunu akıllarınca aşağılarken,
Çobanın elindeki değnekten bile daha değersiz olduklarını bilmiyorlar.
Şimdi Kürt ile terörü yan yana getiren kimdir, soruyorum?
Cumhuriyetimizde 100 yıldır Kürt olan ve Türkiye için siyaset yapanlar oldu.
Bakanlar, vekiller her makamda şerefli vatandaşlar oldu.
Siz, bunların yolunu kapatansınız.
İşinize gelmediği için kurularla yaşları bir arada yakansınız.
Şimdi PKK’yı alenen Cumhur İttifakı’na katarken,
Meclis’teki grubu olan siyasi partiyi, İmralı’nın postacısı yaparken
Aklıma, yıllarca dilinizden düşürmediğiniz kelimeler geliyor:
“Terörle aranıza mesafe koyun, Türkiye partisi olun!”
Hepiniz terörle aranıza öyle bir mesafe koydunuz ki,
Mesafe sıfıra indi.
İşte o sıfır noktasında terör yok, çünkü mesafe yok!
Mesafe yoksa terör yok!
İşte hepiniz Türkiye’nin partisi oldunuz!
Yeni Türkiye’nin partileri!
Cumhuriyetsiz Türkiye’nin partilerisiniz.
Sizin zihninizde Cumhuriyet yok, elbette onun vatandaşı da yok.
Öğretmen “atanamıyorum” diyor,
“Uçağımız göklerde” diyorsunuz…
Üniversiteli, “kalacak yerim yok” diyor,
“Suriyelileri koruyup kollayacağız” diyorsunuz…
Millet sokaklarda “hukuk” diye feryat ediyor,
“En büyük adalet sarayını” biz yaptık diyorsunuz…
Kürt çocuğu da Türk çocuğu da “açım” diyor,
Bunlar PKK ile açılım peşine düşüyor...
İşçi, memur, emekli senelerdir sorunlarına çözüm bekliyor,
Siz teröristlere çözüm üretiyorsunuz.
Yol arkadaşlarım,
Bu gerçekleri sizler de çok iyi biliyorsunuz!
O yüzden bu sıralardasınız, yakanızda Türk’ün kutlu güneşini
Ve onun sönmeyen ışığını taşıyorsunuz.
Biz Cumhuriyet’in vatandaşı olanların kavgasının partisiyiz
Hayat kavgasının, insanlık kavgasının neferiyiz!
Türk olmakla, mutlu olmayı bir amaç içinde bir gören
Cumhuriyetin büyük medeniyet kavgasının partisiyiz!
Bakınız,
Artık sığınmacıları konuşmuyoruz,
Konuşamıyoruz?
Ne oldu? Sorun mu çözüldü? Ülkelerine mi döndüler?
Mesele ortadan kalktı mı?
En az 5 milyon kaçağa ne oldu?
Yoksa “meseleleri mesele etmediğiniz” için
Ortada mesele mi kalmadı?
Cevap bellidir!
Bugün iktidarın gündem halısı,
Altına süpürülen pislikleri örtmekten
Bir dağ gibi yükselmiştir.
23 yıldır her bir gerçeğin üzerine,
Bin yalan dokumaktadırlar.
Biliyorsunuz,
Aylarca isim koyamadılar.
Hepsi ayrı telden kem küm ettiler.
Hızını alamayıp, teröristbaşını Meclis’e çağıranlar oldu.
Sonradan bu kalkışmayı ihanetle,
Süreci de “Terörsüz Türkiye” manşetiyle taçlandırdılar.
Şimdi de buna Gazi Meclis’i alet etmek istiyorlar.
Sürece nasıl bakıyorsunuz diyorlar?
Nasıl bakalım?
Kaygıyla bakıyoruz!
Derin bir kaygıyla bakıyor, tetikte bekliyoruz.
O kaygımızın arkasında da öfke tutuyoruz.
Çünkü bizim mensubu olduğumuz
Cumhuriyet Türkiye’si dışında bir kaygımız yoktur.
Öfkemiz de onu muhafaza ve müdafaa etmek üzerinedir.
Çünkü Türkiye’yi yöneten gasp ittifakına karşı onu müdafaa ile yükümlüyüz.
Başka bir kaygımız yok,
Çünkü bizim, hayat boyu ödeye ödeye bitiremediğimiz diyetlerimiz yok.
Bizim mezhebimiz de meşrebimiz de
Vatanı, diplomasi masalarında arazi ve imar ihalelerine yatıracak kadar geniş değil.
Allah’a şükür vatanı sevenlerden olduk, satanlardan değil!
Sürece nasıl bakıyoruz?
Endişeyle bakıyoruz.
Çünkü biz, vatanı için endişe duyanların torunlarıyız.
Onlar endişe duymasalardı,
O günün sarayı Sevr’den bir zafer devşirecekti.
İşgal ordularına yabancı dostlarımız,
İşgal edilen topraklara da “yap-işlet-devret” diyeceklerdi.
Mezhepleri o kadar geniş ki
Bu kadar aymaz, bu kadar da arsızlar
Vatanı, varaklı salonlara değiş tokuş edecek kadar şuursuzlar.
Kıymetli dava arkadaşlarım,
23 yıllık kısır döngüye yine geldik.
“Darbe anayasası kalksın”,
Ne güzel.
Güzellik yarışmalarındaki temenniler gibi.
“Dünyada kardeşlik olsun,
Her yer orman olsun.”
Yeni ve sivil bir anayasa gelsin.
Çok güzel
Kim yapacak bunu?
Çeyrek asırlık çürümüşlük ve eskimişlikle
Tüm milleti 23 senedir boğanlar mı yeni anayasa yapacak?
Anayasa’yı askıya alanlar mı Anayasa yazacak?
Ben başkomutanım diye siyasi partileri tehdit eden
Cumhurbaşkanı’nın partisi mi darbe anayasası yerine,
Sivil anayasa yapacaktır?
Biz niyetleri okumuyoruz.
Biz gerçekleri haykırıyoruz!
Akıllarınca satır aralarına sakladıkları gerçekler bize yetiyor.
O satırlarda gizlenenlerin,
Emsali görülmemiş bir ihaneti tarif ettiğini biliyoruz.
Terör örgütünün aklıyla bir olup,
Ulus devlet projesini değiştirip
Üstüne de Türkiye’yi bir etnisiteler cehennemi yapmanın adını
Barış süreci koymuşlar
Bakın, şu laflara bakın,
Aynıyla okuyorum:
“19 Mayıs, anlık dürtülerin veya dar bir kadronun kararı değil,
Türk devlet aklının Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarıyla eyleme geçmesidir.”
Bir: Onun adı anlık dürtü değil, vatan aşkıdır.
İki: Dar bir kadro değil, Kuvva-i Milliyedir.
Üç: Devlet aklı dediğin İngiliz gemisine binip kaçandır.
Devamı da var:
“Dün vatanı kurtarmak için sergilenen milli diriliş,
Bugün yine Türkiye yüzyılına taşıyacak iradeyi ortaya koymaktadır.”
Bak hele bak!
Hamas’ı Kuvva-i Milliye ile karşılaştıran tek adama bağlılığın,
Ulaştığı noktaya bak!
Mustafa Kemal’i yalanlayacak kadar,
Tabiiyetlerini ispat telaşına düşenlere bak!
Sen, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu iradesi Türk Milliyetçiliğini
Ayaklar altına alma cüreti göstermişlerin safsatalarını, milli diriliş mi belledin?
Kuvva-i Milliye adına,
Mustafa Kemal adına,
Kocatepe adına,
Sakarya adına,
İzmir’in dağlarında açan çiçekler adına,
Yazıklar olsun!
Sana da sana o metni okutanlara da yazıklar olsun!
Yeni Türkiye’yi şimdi daha iyi anladınız mı?
Yeni Türkiye, Türkiye’nin inkarıdır.
Tarihin, şuurun ve Türklüğün inkarıdır.
Selanikli bir yetimin,
Baba ocağını yitirmiş bir avuç kahramanın ön ayak olduğu milli uyanışı,
Terör örgütüyle kurdukları ittifakla kıyaslayacak kadar şuur yitimi
Ancak bir tımarhanenin konusudur.
Mustafa Kemal Samsun’a ne için çıkmıştır?
Mustafa Kemal’in milli sır diye tarif ettiği şey nedir?
Mustafa Kemal’i tahrif ederken,
Tahkir ettikleri Türklükle giriştikleri savaşı kazanacaklarını zannediyorlar.
Ne Türklüğü tanıyabilmişsiniz!
Ne de Türk olabilmişsiniz
Ne yazık ki her şey olup, her şeye dönüşüp,
Bir tek Türk olamamışsınız!
O yüzden siz hepiniz
Biz tek!
O yüzden, siz hepiniz,
Biz Türk!
Kıymetli yol ve dava arkadaşlarım,
Cumhuriyet,
Siyaseti, şahısların değil, toplumun meselesi yapmaktır.
Cumhuriyet’e olan sadakatimiz bize bir şey emrediyor;
Siyaseti şahsi komplekslerden kurtarın diyor.
Aksi halde bu kompleksli güruhun elinden,
Cennetimiz Türkiye’yi kurtaramayız.
Kadınları, çocukları sapkınların elinden kurtaramayız.
Sokakları, caddeleri, çetelerden arındıramayız.
Çarşıyı pazarı mafyaların elinden alamayız.
Okullarımızı, Türk düşmanı projelerden temizleyemeyiz.
Gençlerimizi, uyuşturucu ve kumar batağından çıkaramayız.
Hangi masada hangi senedi imzaladılar bilmiyorum ama,
Belli ki tahsilatı, uzun zamandır devam ediyor.
Bunlar halen,
Bizim, zamanında yırtıp attığımız kapitülasyonların tahsildarlığını yapıyorlar.
Bunlar halen, millileştirdiğimiz demiryollarının, madenlerin tahsilatını yapıyorlar.
Bunlar, halen Damat Feritlerin yasını tutuyor,
Majestelerinin MALAYA gemisinin ardından gözyaşı döküyorlar!
Aziz milletim,
Vatan bu yüzden zorda.
Millet bu yüzden darda.
Tencere bu yüzden kaynamıyor.
Emekliler bu yüzden feryat ediyor.
Çiftçiler bu yüzden toprağa küstü.
Memleketin yarısı bu yüzden borç batağında.
Bak!
Bankalar birliği geçen hafta kredi borçlarını açıkladı.
Rapora göre, sarayın yağma ekonomisi ahtapota dönmüş.
O ahtapotun kolları da cebimize, midemize, boğazımıza yapışmış.
Dikkat buyurun;
Türkiye’de 42 milyon vatandaşımızın kredi borcu var.
Bu ne demek?
Nüfusun yarısı demek.
Her iki kişiden birinin ağır borç altında inlemesi demek.
86 milyonluk Türkiye’de, her bir vatandaşımıza,
100 bin liranın üzerinde borç düşüyor demek.
Her bir vatandaşımız artık 5 asgari ücret tutarında borçlu demek.
Bugün vatandaşlarımız, en temel gıda alışverişini dahi
kredi kartı ile yapıyor.
Çarşıda pazarda para dönmüyor.
Üretici dövizden, krediden, finans mekanizmalarından mahrum,
Tüketiciyse, kart ve kredi kartının altından nasıl kalkacağını düşünüyor.
Bu sadece üretim maliyetlerinden kaynaklı bir batak değildir.
Piyasa güvenliği yoktur, öngörülebilirlik yoktur.
Bugün malını satan ya da ihraç eden,
Yarın stoğunu nasıl yerine koyacağını bilemiyor.
Ekonomi, bir faiz döngüsünün içerisine hapis durumda.
İş bilmezliklerine yüce kitabımızı, Kuran’ı alet ederek Nas dediler,
Faizi sıfırlıyoruz dediler.
Bu tezgahla da,
Bir avuç adı meçhul ama meşrebi belli kodamanların
Banka hesaplarının sonuna, yeni sıfırlar eklediler.
Türkiye’yi tefeci sarmalına mahkum ettiler.
Rahmetli Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’in işaret ettiği gerçeği yaşıyoruz;
“Enflasyon sadece ekonomiyi değil, ahlakı da bozar”.
Fakat ilginçtir, sebep oldukları enflasyon, önce Türkiye’yi yönetenlerin ahlakını bozdu.
Bu savrulma vatandaşa felaket olarak yansıdı.
Bugün çoğu sessiz sedasız, pek azı haber olabilen intiharlar yaşanıyor.
Geride bıraktıkları mektuplarında hep aynı satırlar ve çaresizlik var.
Kumar batağı bugün gençleri, aileleri ve Türkiye’yi kemiriyor.
Memur, işçi, yaşlı, genç, öğrenci, işsiz,
Köşeyi dönmenin arayışında, çıkmaz yollara sürükleniyor.
Özellikle de gençler ve öğrenciler.
Sorsan, Müslümanlıkta kimse bunlarla yarışamaz.
Ama uyuşturucunun ve belaların bu kadar yayıldığı bir başka devir olmamıştır.
Sorsan, Müslümanlığı kimseye bırakmazlar.
Ama devri iktidarları, hak yemekle, haram yemekle geçti.
Kundaktaki bebeğin hakkı da bunlarda,
Atanamadığı için canına kıyan pırıl pırıl gençlerin hakkı da.
Bak, bayram geliyor.
Torununa harçlık veremeyecek emeklilerimizin hakkı da bunlarda,
Pazarda çürük sebze bekleyen çaresizlerin hakkı da.
Aziz milletim;
Bu iktidar, Türkiye’nin üzerine düşen çığ gibidir.
Yatırımcının satıp-savıp piyasadan çekildiği,
Parası olanın mevduat faizleriyle geçindiği,
Parası olmayanın da 1 koyup 10 kazanırım diye düştüğü tuzakların memleketi oldu Türkiye.
İşte bunların “Türkiye Yüzyılı” diye müjdelediği felaketin ayak sesleridir bunlar.
Büyük Türk milleti,
İçeride çökerttikleri devleti,
Dışarıda büyük güç-müş gibi pazarlamaya çalışan bir siyasal akılla karşı karşıyayız.
AKP iktidarı, yıllardır Türkiye’yi kendi dar vizyonuna,
Günü kurtarmaya yönelik manevralarına ve şahsi ihtiraslarına mahkûm etmiştir.
Bu kadim devlet, iktidardaki müstevliler eliyle,
Yeni emperyalizmin ‘Yeni Türkiye’si olarak
Her masada bir şahsi al-ver ilişkisinin nesnesi yapılmaktadır.
Aksi olsaydı, 23 yıldır yönettikleri dış politikada,
Herhangi bir kalıcı başarı yakalanmış olurdu.
Evet herhangi bir diyorum,
Çünkü 23 yılda gürültü dışında ortada hiçbir şey yoktur.
Bahsettikleri dünya liderliğinin 10’da birini keşke hak etselerdi.
Yani davulu taşıdıkları kadar, tokmağı ellerinde tutmuş olsalardı,
Bugün Türkiye’de milyonlarca kaçak olmazdı.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, kumar ve offshore’la değil,
Bağımsızlığıyla tanınırdı.
Bizzat Orta Asya Türk Cumhuriyetleri tarafından da yok sayılmazdı.
Irak’ta, Suriye’de Türkmeneli coğrafyası kan ağlamazdı.
Uygur zulmüne karşı adım atmaktan bu kadar korkulmazdı.
3 milyar avro sadaka karşılığında AB’nin sınır bekçiliği kabul edilmezdi.
Vatandaşlarımız elçilik kapılarında, aşağılanmaz,
Milyonlarca avromuz reddedilen vizeler yüzünden buhar olmazdı.
Dahası
Her üç cümlelerinden birisi olan Gazze’yken
Netanyahu ile perde arkasında bu kadar dost olmazlardı.
Onu Lahey’de yargılatan bir Türkiye olurdu.
2 gün önce, İsrail’e karşı “Saldırıları durdur” metnini kaleme alanların içinde
İngiltere, Kanada ve Fransa değil, Türkiye olurdu.
Bugün Türkiye,
Onu yönetenlere rağmen önemlidir.
Önemi her şeye rağmen bizi bir arada tutan Cumhuriyettedir.
Zalime öfke duyan, zulme itiraz eden ortak vicdan ve milli bilinçtendir.
Geçen hafta Türkiye’de yoğun bir diplomasi trafiği yaşandı.
Türkiye’nin önce kendi çıkarına, sonra da insanlık vicdanına uygun davranabilmesi bizi ancak mutlu eder.
Ancak yine kendi elleriyle, kendi medyalarıyla faş ettikleri gerçekler,
23 yıllık skandallar zincirinin devam ettiğini göstermektedir.
Trump ve Putin’i beklerken, Zelenski ile yetinmek zorunda kaldılar.
Çünkü her meseleye bir siyasal iletişim konusu olarak bakıyorlar.
Bu anlamda bir iletişim kampanyası, kitleleri etkilerse zafer oluyor,
Etkilemezse, rafa kaldırıp unutturuyorlar.
Asıl sorun budur.
Bizim de itirazımız bunadır.
Hangi ülkenin iktidarı, dış politikayı böylesine iç politikaya tahvil eder?
Hangi hariciye geleneği,
Her diplomatik hadiseyi, bir sosyal medya kampanyasına meze yapabilir?
Bu nasıl bir rejimdir?
Ayrıca bir uyarı olarak belirtmek isterim ki!
Türkiye’ye demokrasi, Batı’dan alınmış bir icazetle gelmeyecektir.
Türkiye’ye hukuk, adalet ve insanlık onuru Batı’dan ithal edilerek gelmeyecektir.
Türkiye Cumhuriyeti demokrasiye Batı’ya rağmen yürüyecektir.
Türkiye Cumhuriyeti, Batı’ya rağmen bir Cumhuriyettir.
Ve Cumhuriyet kalmak için vereceği mücadeleyi de Türk milleti kendisi verecektir.
Değerli milletvekilleri,
Bugün Türkiye,
Suriye’de ne kazandığını bilmeden,
Ne uğruna savaştığını hatırlamadan,
Neden bedel ödediğini dahi sorgulamadan bir krizden diğerine sürüklenmektedir.
Size geçtiğimiz haftalarda söylemiştim,
Yakında Trump-Netanyahu ve Erdoğan’ın birlikte fotoğrafını da göreceğiz demiştim!
Bunun ilk adımını da Colani takma isimli Suriye Devlet Başkanı’nın
İsrail ile oturduğu anlaşma masasından anlıyoruz.
Bekleyin ve görün diyorum!
Gazze’nin külleri üzerine
Gazzelilerin kanları üzerine uzlaşmaktalar!
Bu yüzdendir ki iktidar, Suriye’deki PKK yapılanmasına sessiz kalıyor.
Bunu da içeride barış süreci diye pazarlıyor.
Aziz milletim,
Yine geçtiğimiz haftalarda
Size bu kürsüden, yanı başımızda, Mora yarımadasında
Türkiyesiz tatbikattan bahsetmiştim.
Erdoğan’ın dostum dediği kim varsa,
Orada askeri unsurlarıyla boy göstermişti.
Bugün yine benzeri bir gelişme yaşanmaktadır.
ABD’nin Avrupa-Afrika Komutanlığı öncülüğünde
Dedeağaç merkezli gerçekleştirilecek
Türkçe karşılığı “Acil Yanıt 2025” olan bir askeri tatbikat yapılacaktır.
12 binden fazla askerin katılacağı bu tatbikatta,
Yunanistan, Bulgaristan, Arnavutluk, Karadağ, Kosova, Kuzey Makedonya,
Hırvatistan, hepsi oradadır. Ama biz yokuz.
Dünya lideri yok. Belki haberi de yok!
Çünkü AKP, Türkiye'yi kendi iç sorunlarına öyle gömmüştür ki,
Doğu Akdeniz'de saf dışı bırakılmamızla dahi ilgilenmemektedir.
Kıbrıs rezaletleri ise bunun yalnızca görünen kısmıdır.
İşte bu nedenle diyoruz ki:
İYİ Parti, bu ülkenin dış politikasını:
– Türk milletinin onurunu koruyarak,
– Stratejik öngörüyle hareket ederek,
–Dostlukları ilkelerle, ittifakları ise gerçeklerle kurarak yürütecektir.
Ve bunu Batı’dan emir alarak değil,
Körfez’e tefeci faiziyle avuç açarak değil
Türk milletinden güç alarak yapacaktır.
Geçmişini, geleceğe bağlayarak yapacaktır.
Sırtını yalnızca Cumhuriyet ülküsüne yaslayarak yapacaktır.
Değerli dava arkadaşlarım;
Devletteki çürümenin, yozlaşmanın, kurumlardaki dağınıklığın en önemli örneklerinden biri, 18 Mayıs günü Tunceli’de yaşanmıştır.
Terör örgütü tarafından öldüğü açıklanan iki elebaşı için düzenlenmek istenen etkinliğe, Tunceli Valisi Bülent Tekbıyıkoğlu tarafından izin verilmemiştir.
Ancak, bu haklı kararın ardından, Ankara’dan gelen baskılarla,
Devletin valisi refüze edilmiş, teröristlerin anılmasına imkan tanınmıştır.
İhanet süreci zarar görmesin diye,
Yeni ortakları DEM incinmesin diye,
Devletin valisinin kararının değil,
Terör örgütünün talebinin arkasında durulmuştur.
İçişleri Bakanı bu konuda derhal bir açıklama yapmalıdır.
19 Mayıs törenlerinde yaşadığı duygular nedeniyle gözyaşı döken Sayın Valinin,
Nasıl bir baskıya muhatap kılındığı tüm ayrıntılarıyla ortaya çıkarılmalıdır.
Devleti ayağa düşüren ve teröristi kutsayan bu anlayışın sorumlularından da mutlaka hesap sorulmalıdır.
Merkeze alınma talebini bakanlığa ileten Sayın Valimizi de,
Devlete bağlılığı ve dirayetli duruşundan ötürü tebrik ediyor,
Bu meselenin takipçisi olacağımızı ilan ediyorum.
Bu milletin böyle devlet insanlarına ihtiyacı vardır.
Kendisi artık kalbimizin tam merkezinde olacaktır.
Türkiye’nin iyi ve cesur evlatları;
Vakit sadece kürsülere değil,
Her bir kardeşimizin yüreğindeki makamlara çıkmak vaktidir.
Artık her gün 19 Mayıs’tır!
Her yer Samsun’dur!
Vatandan başka bir kaygıya,
Asil kanımızdan gayrı bir kudrete ihtiyacımız yoktur.
Hangi partiye oy vermiş olursa olsun,
Bütün vatandaşlarıma sesleniyorum;
1919’da parola “ya istiklal ya ölüm” dü.
Bugün biz, “Yaşamak” diyoruz!
Layık olduğumuz gibi yaşamak istiyoruz!
Güven ve huzur içinde yaşamak,
Hür ve bağımsız yaşamak istiyoruz.
Seçenekler bellidir:
Ya sarayın esaretinde sürünmek,
Ya da Türk istiklali içinde yaşamak!
Ya tek adamın sultasına tabiiyet,
Ya da Cumhuriyet içinde hürriyet!
Arkamızda tarih,
Yanımızda millet,
Önümüzde ise gençlik vardır.
Gelin birlikte yürüyelim!
Seçime değil,
Yeni bir başlangıca yürüyelim!
Yalnızca iktidara değil,
Yeniden doğacak Cumhuriyet’e yürüyelim.
Bu bir haysiyet çağrısıdır.
Bu büyük uyanışa çağrımdır!
Samsun’a çıkılan o gün,
Sadece düşmana karşı değil;
Hem yılgınlığa,
Hem de ihanete karşı ayağa kalkışın günüdür.
19 Mayıs bu uyanışın günüdür.
Soylu bir başkaldırıdır.
Bir milletin küllerinden doğduğu,
Ya istiklal ya izmihlal, dediği gündür!
Hiçbir zaman teslim olmayacağını,
İradesini hiçbir zaman teslim etmeyeceğini ilan ettiği gündür!
Sorulacak soru bellidir:
Ruhunu şeytana satanlardan mı olacağız,
Yoksa, tarihi ve talihi değiştirme kararıyla yola çıkanlardan mı?
Bu gözlerin cevabı bellidir!
Bu ellerin cevabı bellidir!
Bu sesin cevabı bellidir!
Kardeşlerim;
Biz hep aynı karardayız:
Fıtrat değişir sanma
Biz hep başaranlarız!
Biz hep istibdadı parçalayanlar,
Esaret zincirini kıranlarız!
Bu inançla bir kez daha,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü,
Onun yol ve mücadele arkadaşlarını ve aziz şehitlerimizi
Kahraman gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyor,
Ve haykırıyorum;
Yaşasın gençlik!
Yaşasın hürriyet!
Yaşasın Cumhuriyet!
Ne Mutlu Türk’üm diyene!
Teşrifleriniz için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyor,
Sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun.
En Çok Okunan Haberler