İYİ Parti lideri Müsavat Dervişoğlu, Terörsüz Türkiye sürecini eleştirerek, terör örgütünün feshedilmediğini ve hükümetin taviz verdiğini belirtti. Dervişoğlu, sürecin Türkiye'yi bölmeyi amaçladığını ve vatanın korunması gerektiğini vurguladı.
Haber Giriş Tarihi: 15.12.2025 19:12
Haber Güncellenme Tarihi: 15.12.2025 19:53
Kaynak:
Ortam Haber
https://www.ortamhaber.com
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Terörsüz Türkiye adıyla yürütülen süreç kapsamında kurulan komisyondaki partilerin rapor çalışmalarına değinerek "Ancak sürecin kapsamı ve bundan sonra yaşanacaklara dair kaynağından haberler, DEM Parti’nin raporunda yer alıyor" dedi. "Şehitlerimize ceset diyen ulaklarla olan görüşmesinde ‘Her cümlesine imzamı atıyorum’ diyenlere, İmralı koalisyonunun tüm birleşenlerine soruyorum" diyen Dervişoğlu, "Terör örgütüne mensup olmak başlı başına suç iken, suç işlemeyenlerin özgürlüğü gibi bir saçmalığın altına mı? Gün yüzü görmemesi gereken bir bebek katilinin özgürlük kararına mı? Neyin altına imza atacaksınız?" diye sordu. Dervişoğlu, "Biraz petrol, biraz elektrik geliri; Suriye’de korsan bir devlet; yerel yönetimlere özerklik ve federasyon talepleri; Anayasamızdaki vatandaşlık tanımında değişiklik; Anayasamızdan Türklüğü çıkarmak. Soruyorum size, bunlara mı imza atacaksınız?" ifadelerini kullandı.
Türkiye bir yılı aşkın bir süredir bir kalkışmayla karşı karşıya.
“Terörsüz Türkiye” diye ambalajladıkları planı
Sahneye sürdükleri günden bu yana olup bitenleri izliyor;
Cumhuriyetimiz ve milletimiz adına gerekli uyarıları yapıyoruz.
İlk gün söylediğimi bugün de tekrarlayarak başlamak istiyorum;
Bu plan, Büyük Ortadoğu Projesi’nin sınırlarını yeniden belirleme hevesinin bir ürünüdür.
Bu plan, uluslararası bir oyundan,
İç siyasette ömür boyu başkanlık çıkarmak üzere sahneye sürülmüştür.
Bu plan, Anadolu’nun, Türk Milleti’nin haslet ve fıtratına düşman bir plandır.
Açık ve net bir şekilde,
Ulus kimliğimize ve üniter devlet yapımıza karşı bir kalkışmadır.
Son bir yılı gözünüzün önünden geçirin isterim.
Türkiye’nin ve Türk Milleti’nin tartışılmazlarını tartışmaya açacaklar dedik.
Öyle de oldu.
Cumhuriyetimizin tapu senedi Lozan ile başladılar.
Lozan’ı tartışmaya açtılar.
Her geçen gün daha büyük bir hadsizlikle tartıştırmaya da devam ettiler.
Eşit vatandaşlık tarifi yapan Anayasamızı,
Ve vatandaşlık tanımını tartışmaya açacaklar dedik.
Eşit vatandaşlığı aşıp, ortaklıktan söz ettiler.
Türkiye’yi yönetenlerden de çıkıp, “Siz ne dediğinizin farkında mısınız” diyen olmadı.
Milletimizi ikna etmek için sahneler kurdular.
Terör örgütü kendini feshetti dediler.
Suriye’deki YPG/PYD ne olacak? diye sorduk.
Utanmadan yalan söylediler.
Fesih çağrısı onları da kapsıyor dediler.
Şımarttıkları örgüt, Suriye’nin kuzeyinde daha güçlendi,
Daha da donatıldı ve artık devletten pay istiyor.
Sonra mangalda 20-25 silah yaktırdılar.
Örgüt silahı bıraktı, kalanları da bize teslim edecek diye yine yalan söylediler.
Uyardım;
Amerika’nın verdiği silahları hangi örgüt Türkiye’ye teslim eder,
Siz geri zekalı mısınız dedim.
Geldiğimiz noktada bu sorunun cevabını da almış oldum.
Aziz milletim;
Haklı itirazlarımıza hep yalanlarla ve
“Terörün bitmesini istemiyor musunuz?’ gibi saçma sapan sorularla karşılık verdiler.
İlk günden beri de uyarılarımızda, tespitlerimizde, itirazlarımızda,
Haklı çıkacağımızı biliyorduk.
Ama ilk günden beri de haklı çıkmamak için dua ediyorduk.
Bugün yaşadığımız ise, haklı çıkmanın hüznüdür.
Biz silahların susmasına değil, devletin ve milletin susturulmasına karşı durduk.
Biz terörün bitmesine değil,
Devletimizin ve milletimizin onurunun yaralanmasına karşı çıktık.
Biz, bu kanlı örgütün eline silah aldığı günden beri talep ettiği hiçbir şeyden vazgeçmediğini gördük.
Terörsüz Türkiye diye sahneye çıktıklarından beri,
Türkiye’ye ve Türk Milleti’ne dair hiçbir niyetlerinden, hiçbir emellerinden vazgeçmediklerini haykırdık.
Terör örgütünden ve uzantılarından,
Bugüne kadar hiç “Terörsüz Türkiye” lafı duydunuz mu?
Onlar yaptıkları katliamları, bir terör faaliyeti olarak değil,
Bir özgürlük mücadelesi olarak tanımlıyorlar.
Türkiye’yi yöneten cumhur koalisyonu da bunların hiçbirini görmek istemedi.
Tehdit eden varsa biz buradayız dedik.
Rehin almak isteyen varsa,
Biz omuz veririz, bu tünelden çıkarız dedik.
Ama öyle gözü kara yürüdüler ki; sonunda, kurdukları korsan bir komisyonla,
Millet iradesinin tecelligahı Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni de bu işe alet ettiler.
Bebek katilini Meclis’e getiremediler ama, Meclisi onun ayağına götürdüler.
Dünyada birçok ülke bu meseleyi belli süreçlerle sonuçlandırmayı başardı, evet.
Ama hiçbir ülkenin parlamentosu teröristin ayağına gitmedi.
Üstelik Türk Milleti’nin Meclisi, onun kurtuluş savaşına komuta etmiş ve devletini kurmuş meclistir.
Biz de biliyoruz;
Devletler bazen örtülü süreçler yürütür.
Ancak, hiçbir onurlu devlet, bu süreçleri teröristin tavsiye ve talepleriyle yürütmez.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin onurunu çiğnetmeyin dedik.
Bebek katilinin talepleriyle yollarına devam etmekten utanmadılar.
Sadece bebek katilinin de değil, örgütün diğer elebaşlarının tavsiyeleriyle bu yolculuğu sürdürdüler.
Mesele tam da ilk gün tanımladığımız hale büründü ve tam bir kalkışmaya dönüştü.
Bebek katiline “Kurucu önder” diyecek kadar şuurunu kaybeden süreç aklı,
Milletin meclisinde lehine onun slogan atılmasına dahi sesini çıkarmadı.
Evet biz İYİ Parti olarak o kaçak komisyona katılmadık.
Karar yeter sayısını bile planladıkları komisyonda,
Hayır oylarımızla onların evet oylarını meşrulaştırmadık.
Çünkü biz daha ilk günden,
O kaçak komisyonda, “komisyoncu” olmayı reddettiğimizi söylerken,
O yapının, hangi laf ebeliği yapılırsa yapılsın, hangi etiketle paketlenirse paketlensin,
Neyin üzerine bina edildiğini biliyor ve görüyorduk.
Görüyorduk çünkü, baktığımız pencere,
Ege’nin, Çukurova’nın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun yahut Karadeniz’in,
Al bayrak asılı o bir göz odalı evinin, penceresiydi.
Biliyorduk çünkü, gördüğümüz şey, kan, ter ve gözyaşıyla yoğrulmuş tarihimizin
Ağır ve acılı olaylarının seyrinin bir tekrarından ibaretti.
Çok açıkça tekrarlıyorum;
Bu süreç zehirli bir süreçtir.
Bu süreç;
Türkiye’yi Türksüzleştirmek,
Cumhuriyetsizleştirmek isteyenlerin başlattığı ve yürüttüğü bir süreçtir.
Türkiye’yi Lübnanlaştırmak,
Etnik ve mezhepsel bölünmenin ateşini yakmak istiyorlar dedik.
Çünkü sözde süreç daha en başından
Elçiden ziyade, sömürge valisi rolü üstlenen zatın şahitliğinde,
Teröristbaşı’nın tavsiyeleriyle,
Balgat’ın sözcülüğüyle,
Ve Beştepe’nin gözcülüğü ile yürütülüyordu.
Hınk deyicileri de bu konuda de ısrarla uyardık.
Şantajla oturduğunuz o masanın hedefi,
Cumhuriyet Türkiye’sidir dedik.
Silahla elde edemediklerini,
Barış güvercini kostümüyle almaya çalışıyorlar.
Pazarlığın konusu, bizzat Türkiye’dir dedik.
Bugün,
İhanet süreci, “İkinci” diye tarif edilen aşamaya
Yani bölücü terör örgütünün katillerinin ve yöneticilerinin affedileceği aşamaya geçerken,
Tüm sisler de dağılıyor.
Partiler, raporlarını korsan komisyona teslim ediyorlar.
Ancak sürecin kapsamı ve bundan sonra yaşanacaklara dair
Kaynağından haberler, Dem Parti’nin raporunda yer alıyor.
Bu vesileyle,
Şehitlerimize “ceset” diyen ulaklarla olan görüşmesinde,
“Her cümlesine imzamı atıyorum” diyenlere,
İmralı koalisyonunun tüm birleşenlerine soruyorum:
Neyin altına imza attınız?
Neyin altına imza atacaksınız?
-Terör örgütüne mensup olmak başlı başına suç iken, suç işlemeyenlerin özgürlüğü gibi bir saçmalığın altına mı?
Neyin altına imza atacaksınız?
-Gün yüzü görmemesi gereken bir bebek katilinin özgürlük kararına mı?
Neyin altına imza atacaksınız?
-Biraz petrol, biraz elektrik geliri,
-Suriye’de korsan bir devlet,
-Yerel yönetimlere özerklik ve federasyon talepleri,
-Anayasamızdaki vatandaşlık tanımında değişiklik,
-Anayasamızdan “Türklüğü” çıkarmak.
Soruyorum size, bunlara mı imza atacaksınız?
Gerçek gün gibi ortaya çıkmıştır.
Pazarlık yok diyen yalancıların mumu sönmüştür.
Türkiye’yi yönetenler örgütü teslim almaları gerekirken, teslim olmayı seçmiştir.
Örgütün elebaşını ülkenin Cumhurbaşkanıyla,
Örgütü de devletimizle eşitlemişlerdir.
Bir yılın sonunda karşılaştığımız tablonun bundan başka izahı yoktur.
Silah bırakanlar sağlık hizmetlerinden yararlanmalıymış.
Ortada silah bırakan yok.
Aksine, Suriye’nin kuzeyinde kolordu düzeyinde örgütlenenler var.
İstihdama katkı sağlanmalıymış.
Ortada, eli cinayetten başka iş tutan yok.
Sosyal güvenlik hakları teminat altına alınmalıymış.
Ne yapacaksınız, teröristlikten emekli mi edeceksiniz?
Şehit yakınlarından, gazilerimizden esirgediğiniz paralarla,
Bir de ceplerine harçlık mı koyacaksınız?
Sözde umut hakkı devreye girene kadar,
Öcalan’ın hukuki ve siyasi haklarının tanınması,
Dilediği heyetlerle, kişilerle ve basın mensuplarıyla görüşebilmesini talep ediyorlar.
Evet mi diyeceksiniz?
“Türkiye Cumhuriyet’inin sınırları, yapay ve emperyalist ajandalarca çizilmiş-miş.
Doğru mu diyeceksiniz?
“Katı ulus devlet gömleği yerine,
Ortadoğu’ya özgü bir idari ve siyasal temsil” kurulması gerekiyormuş.
Tamam mı diyeceksiniz?
Bıkmadan, usanmadan söyledim,
Söylemeye de devam edeceğim;
Bu etnik bölücü terör örgütü ve arkasındaki emperyal güçler hiçbir taleplerinden vazgeçmediler.
Ve sizler, yanlış yolun şaşkın yolcuları,
Sizlere sesleniyorum;
Bugün attığınız ölümcül adımlarla, bu örgüte ve ağababalarına hizmet ediyorsunuz.
Milletimize, ihbar ettiğimiz budur.
Meşru müdafaa çağrımız da budur.
Birinci vazifemizin gereği de budur!
Aziz milletim;
Biz uyardıkça; “yalan” diyenlerin,
Yazdıkları raporun bir kısmını, sizlere aktardım.
İktidar ve ortakları;
Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit ve onurlu vatandaşı Kürtlere;
Kandil’deki terör örgütünü, İmralı’daki caniyi, TBMM’deki bayilerini vasi atayıp,
Aile şirketine çevirdikleri devleti bu vasilerle muhatap ettiler!
Eşitliği dilinden düşürmeyenlerin,
Kürtlere atadıkları vasilere bakın:
İmralı canisi, Kandil canileri ve onları besleyen emperyal güçler.
Kürtlerin başına açmak istedikleri belalara bakın!
Siz, etnik bir nüfus sayımı mı istiyorsunuz!
Siz, ikili hukuk sistemine hazırlık yapıyorsunuz.
Siz, vatanın içinde, kendinize tahsis edilmiş feodal bir egemenlik sahası istiyorsunuz.
Siz, kimi kandırıyorsunuz?
Ey, bu sözlere imza atanlar,
Ey, “beka” devleri,
İmza attığınız sözleri ben size okuyayım!
“Çatışma döneminde atanmış olan vali, kaymakam, emniyet müdürü, jandarma komutanı gibi kamu yöneticileri ile güvenlik bürokrasisi personeli, barış sürecinin gereklerine uygun olarak gözden geçirilmelidir”
Buna mı imza attınız?
Aylardır şımarttıklarınız, devletimize ayar vermeye kalkıyor,
Devletin kararlarına ortak olmaya niyetleniyorlar.
Buna mı imza atıyorsunuz?
Büyük Türk milleti!
Sözün özü,
Anayasa’mızın; 42’nci, 66’ncı ve 127’nci maddelerinden başlayarak;
-Sadece mevcut ve yazılı toplumsal sözleşmemizi değil,
-“Milli Egemenlik Haklarımızın” tamamını, “mülga etmeye dönük” bir aşamaya geçilmiştir.
“Cumhuriyet Düşmanlığında”,
“İktidar Bağımlılığında”,
“İlkesizlikte” ve “Öğrenilmiş Çaresizlikte” ortaklaşanlar,
“Amaç-fikir ve eylem birliği içerisinde”;
Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve Büyük Türk Milletini; telafisi imkansız bir felakete sürüklüyorlar!
Biri, “Adalet ve Kalkınmayız” dedikçe;
Adaletin can çekiştiği, devletle milletin karşı karşıya geldiği keyfi bir sistemle,
Biri, “Cumhuriyetçiyiz” dedikçe;
Banisi Mustafa Kemal Atatürk’ün, emek ve mücadelesinin her gün öldüğü bir ilkesizlikle,
Biri, “Milliyetçiyiz” dedikçe;
Türk’ün en büyük zaferi olan Cumhuriyete, Büyük Türk Milletinin üniter yapısına açılan savaşın bayraktarlığıyla,
AYNI SAFTA DURMAYI SEÇTİLER!
Biz, hala kazdığımız siperdeyiz!
Kurtuluş Savaşı’nın ilkelerinde, Cumhuriyetin fikrinde, üniter yapımız ve Büyük Türk Milleti olmak gerçeğindeyiz.
İkazlarımızda, ihtarlarımızda, isyanlarımızda haklı çıktığımız için sevinmiyoruz!
Türkiye, geri dönülmez bir noktaya taşınırken,
Onu bu yola sevk edenlerin, maksatları açıktır.
Yöntemleri, safları ve tercih ettikleri muhatapları birdir!
Buradan sesleniyorum;
Bu ihanete, bu ihanet ortaklığına ancak sen!
Vatanın, “ehli namus vatandaşı olarak” dur diyebilirsin’
Bilinsin ki;
Biz, bir önceki devletimizi,
Etnik oyunlarla, “önce zihinlerde” yitirdik!
Bugün bu bilinç ve farkındalıkla;
“Cumhuriyet Devletimizi”, muhafaza ve müdafaa etmekten öncelikli hiçbir meselemiz yoktur!
2023 seçimlerinde “Muhalefet, Öcalan’ı serbest bırakacak!” diyen istismarcılara uyarım şudur;
Bebek katiline; “önder ve sayın” deme yarışına girerek yürüdüğünüz yolun sonunda, mutlaka kaybedeceksiniz!
Siz kaybedeceksiniz, milletim kazanacak!
Unutmayın!
İhanetin zaman aşımı yoktur!
İhanetin yaş haddi yoktur!
Bu topraklarda dün-bugün ve daima;
Son sözü her zaman Büyük Türk Milleti söylemiştir.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu,
İYİ Parti lideri Müsavat Dervişoğlu, Terörsüz Türkiye sürecini eleştirerek, terör örgütünün feshedilmediğini ve hükümetin taviz verdiğini belirtti. Dervişoğlu, sürecin Türkiye'yi bölmeyi amaçladığını ve vatanın korunması gerektiğini vurguladı.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Terörsüz Türkiye adıyla yürütülen süreç kapsamında kurulan komisyondaki partilerin rapor çalışmalarına değinerek "Ancak sürecin kapsamı ve bundan sonra yaşanacaklara dair kaynağından haberler, DEM Parti’nin raporunda yer alıyor" dedi. "Şehitlerimize ceset diyen ulaklarla olan görüşmesinde ‘Her cümlesine imzamı atıyorum’ diyenlere, İmralı koalisyonunun tüm birleşenlerine soruyorum" diyen Dervişoğlu, "Terör örgütüne mensup olmak başlı başına suç iken, suç işlemeyenlerin özgürlüğü gibi bir saçmalığın altına mı? Gün yüzü görmemesi gereken bir bebek katilinin özgürlük kararına mı? Neyin altına imza atacaksınız?" diye sordu. Dervişoğlu, "Biraz petrol, biraz elektrik geliri; Suriye’de korsan bir devlet; yerel yönetimlere özerklik ve federasyon talepleri; Anayasamızdaki vatandaşlık tanımında değişiklik; Anayasamızdan Türklüğü çıkarmak. Soruyorum size, bunlara mı imza atacaksınız?" ifadelerini kullandı.
Türkiye bir yılı aşkın bir süredir bir kalkışmayla karşı karşıya.
“Terörsüz Türkiye” diye ambalajladıkları planı
Sahneye sürdükleri günden bu yana olup bitenleri izliyor;
Cumhuriyetimiz ve milletimiz adına gerekli uyarıları yapıyoruz.
İlk gün söylediğimi bugün de tekrarlayarak başlamak istiyorum;
Bu plan, Büyük Ortadoğu Projesi’nin sınırlarını yeniden belirleme hevesinin bir ürünüdür.
Bu plan, uluslararası bir oyundan,
İç siyasette ömür boyu başkanlık çıkarmak üzere sahneye sürülmüştür.
Bu plan, Anadolu’nun, Türk Milleti’nin haslet ve fıtratına düşman bir plandır.
Açık ve net bir şekilde,
Ulus kimliğimize ve üniter devlet yapımıza karşı bir kalkışmadır.
Son bir yılı gözünüzün önünden geçirin isterim.
Türkiye’nin ve Türk Milleti’nin tartışılmazlarını tartışmaya açacaklar dedik.
Öyle de oldu.
Cumhuriyetimizin tapu senedi Lozan ile başladılar.
Lozan’ı tartışmaya açtılar.
Her geçen gün daha büyük bir hadsizlikle tartıştırmaya da devam ettiler.
Eşit vatandaşlık tarifi yapan Anayasamızı,
Ve vatandaşlık tanımını tartışmaya açacaklar dedik.
Eşit vatandaşlığı aşıp, ortaklıktan söz ettiler.
Türkiye’yi yönetenlerden de çıkıp, “Siz ne dediğinizin farkında mısınız” diyen olmadı.
Milletimizi ikna etmek için sahneler kurdular.
Terör örgütü kendini feshetti dediler.
Suriye’deki YPG/PYD ne olacak? diye sorduk.
Utanmadan yalan söylediler.
Fesih çağrısı onları da kapsıyor dediler.
Şımarttıkları örgüt, Suriye’nin kuzeyinde daha güçlendi,
Daha da donatıldı ve artık devletten pay istiyor.
Sonra mangalda 20-25 silah yaktırdılar.
Örgüt silahı bıraktı, kalanları da bize teslim edecek diye yine yalan söylediler.
Uyardım;
Amerika’nın verdiği silahları hangi örgüt Türkiye’ye teslim eder,
Siz geri zekalı mısınız dedim.
Geldiğimiz noktada bu sorunun cevabını da almış oldum.
Aziz milletim;
Haklı itirazlarımıza hep yalanlarla ve
“Terörün bitmesini istemiyor musunuz?’ gibi saçma sapan sorularla karşılık verdiler.
İlk günden beri de uyarılarımızda, tespitlerimizde, itirazlarımızda,
Haklı çıkacağımızı biliyorduk.
Ama ilk günden beri de haklı çıkmamak için dua ediyorduk.
Bugün yaşadığımız ise, haklı çıkmanın hüznüdür.
Biz silahların susmasına değil, devletin ve milletin susturulmasına karşı durduk.
Biz terörün bitmesine değil,
Devletimizin ve milletimizin onurunun yaralanmasına karşı çıktık.
Biz, bu kanlı örgütün eline silah aldığı günden beri talep ettiği hiçbir şeyden vazgeçmediğini gördük.
Terörsüz Türkiye diye sahneye çıktıklarından beri,
Türkiye’ye ve Türk Milleti’ne dair hiçbir niyetlerinden, hiçbir emellerinden vazgeçmediklerini haykırdık.
Terör örgütünden ve uzantılarından,
Bugüne kadar hiç “Terörsüz Türkiye” lafı duydunuz mu?
Onlar yaptıkları katliamları, bir terör faaliyeti olarak değil,
Bir özgürlük mücadelesi olarak tanımlıyorlar.
Türkiye’yi yöneten cumhur koalisyonu da bunların hiçbirini görmek istemedi.
Tehdit eden varsa biz buradayız dedik.
Rehin almak isteyen varsa,
Biz omuz veririz, bu tünelden çıkarız dedik.
Ama öyle gözü kara yürüdüler ki; sonunda, kurdukları korsan bir komisyonla,
Millet iradesinin tecelligahı Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni de bu işe alet ettiler.
Bebek katilini Meclis’e getiremediler ama, Meclisi onun ayağına götürdüler.
Dünyada birçok ülke bu meseleyi belli süreçlerle sonuçlandırmayı başardı, evet.
Ama hiçbir ülkenin parlamentosu teröristin ayağına gitmedi.
Üstelik Türk Milleti’nin Meclisi, onun kurtuluş savaşına komuta etmiş ve devletini kurmuş meclistir.
Biz de biliyoruz;
Devletler bazen örtülü süreçler yürütür.
Ancak, hiçbir onurlu devlet, bu süreçleri teröristin tavsiye ve talepleriyle yürütmez.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin onurunu çiğnetmeyin dedik.
Bebek katilinin talepleriyle yollarına devam etmekten utanmadılar.
Sadece bebek katilinin de değil, örgütün diğer elebaşlarının tavsiyeleriyle bu yolculuğu sürdürdüler.
Mesele tam da ilk gün tanımladığımız hale büründü ve tam bir kalkışmaya dönüştü.
Bebek katiline “Kurucu önder” diyecek kadar şuurunu kaybeden süreç aklı,
Milletin meclisinde lehine onun slogan atılmasına dahi sesini çıkarmadı.
Evet biz İYİ Parti olarak o kaçak komisyona katılmadık.
Karar yeter sayısını bile planladıkları komisyonda,
Hayır oylarımızla onların evet oylarını meşrulaştırmadık.
Çünkü biz daha ilk günden,
O kaçak komisyonda, “komisyoncu” olmayı reddettiğimizi söylerken,
O yapının, hangi laf ebeliği yapılırsa yapılsın, hangi etiketle paketlenirse paketlensin,
Neyin üzerine bina edildiğini biliyor ve görüyorduk.
Görüyorduk çünkü, baktığımız pencere,
Ege’nin, Çukurova’nın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun yahut Karadeniz’in,
Al bayrak asılı o bir göz odalı evinin, penceresiydi.
Biliyorduk çünkü, gördüğümüz şey, kan, ter ve gözyaşıyla yoğrulmuş tarihimizin
Ağır ve acılı olaylarının seyrinin bir tekrarından ibaretti.
Çok açıkça tekrarlıyorum;
Bu süreç zehirli bir süreçtir.
Bu süreç;
Türkiye’yi Türksüzleştirmek,
Cumhuriyetsizleştirmek isteyenlerin başlattığı ve yürüttüğü bir süreçtir.
Türkiye’yi Lübnanlaştırmak,
Etnik ve mezhepsel bölünmenin ateşini yakmak istiyorlar dedik.
Çünkü sözde süreç daha en başından
Elçiden ziyade, sömürge valisi rolü üstlenen zatın şahitliğinde,
Teröristbaşı’nın tavsiyeleriyle,
Balgat’ın sözcülüğüyle,
Ve Beştepe’nin gözcülüğü ile yürütülüyordu.
Hınk deyicileri de bu konuda de ısrarla uyardık.
Şantajla oturduğunuz o masanın hedefi,
Cumhuriyet Türkiye’sidir dedik.
Silahla elde edemediklerini,
Barış güvercini kostümüyle almaya çalışıyorlar.
Pazarlığın konusu, bizzat Türkiye’dir dedik.
Bugün,
İhanet süreci, “İkinci” diye tarif edilen aşamaya
Yani bölücü terör örgütünün katillerinin ve yöneticilerinin affedileceği aşamaya geçerken,
Tüm sisler de dağılıyor.
Partiler, raporlarını korsan komisyona teslim ediyorlar.
Ancak sürecin kapsamı ve bundan sonra yaşanacaklara dair
Kaynağından haberler, Dem Parti’nin raporunda yer alıyor.
Bu vesileyle,
Şehitlerimize “ceset” diyen ulaklarla olan görüşmesinde,
“Her cümlesine imzamı atıyorum” diyenlere,
İmralı koalisyonunun tüm birleşenlerine soruyorum:
Neyin altına imza attınız?
Neyin altına imza atacaksınız?
-Terör örgütüne mensup olmak başlı başına suç iken, suç işlemeyenlerin özgürlüğü gibi bir saçmalığın altına mı?
Neyin altına imza atacaksınız?
-Gün yüzü görmemesi gereken bir bebek katilinin özgürlük kararına mı?
Neyin altına imza atacaksınız?
-Biraz petrol, biraz elektrik geliri,
-Suriye’de korsan bir devlet,
-Yerel yönetimlere özerklik ve federasyon talepleri,
-Anayasamızdaki vatandaşlık tanımında değişiklik,
-Anayasamızdan “Türklüğü” çıkarmak.
Soruyorum size, bunlara mı imza atacaksınız?
Gerçek gün gibi ortaya çıkmıştır.
Pazarlık yok diyen yalancıların mumu sönmüştür.
Türkiye’yi yönetenler örgütü teslim almaları gerekirken, teslim olmayı seçmiştir.
Örgütün elebaşını ülkenin Cumhurbaşkanıyla,
Örgütü de devletimizle eşitlemişlerdir.
Bir yılın sonunda karşılaştığımız tablonun bundan başka izahı yoktur.
Silah bırakanlar sağlık hizmetlerinden yararlanmalıymış.
Ortada silah bırakan yok.
Aksine, Suriye’nin kuzeyinde kolordu düzeyinde örgütlenenler var.
İstihdama katkı sağlanmalıymış.
Ortada, eli cinayetten başka iş tutan yok.
Sosyal güvenlik hakları teminat altına alınmalıymış.
Ne yapacaksınız, teröristlikten emekli mi edeceksiniz?
Şehit yakınlarından, gazilerimizden esirgediğiniz paralarla,
Bir de ceplerine harçlık mı koyacaksınız?
Sözde umut hakkı devreye girene kadar,
Öcalan’ın hukuki ve siyasi haklarının tanınması,
Dilediği heyetlerle, kişilerle ve basın mensuplarıyla görüşebilmesini talep ediyorlar.
Evet mi diyeceksiniz?
“Türkiye Cumhuriyet’inin sınırları, yapay ve emperyalist ajandalarca çizilmiş-miş.
Doğru mu diyeceksiniz?
“Katı ulus devlet gömleği yerine,
Ortadoğu’ya özgü bir idari ve siyasal temsil” kurulması gerekiyormuş.
Tamam mı diyeceksiniz?
Bıkmadan, usanmadan söyledim,
Söylemeye de devam edeceğim;
Bu etnik bölücü terör örgütü ve arkasındaki emperyal güçler hiçbir taleplerinden vazgeçmediler.
Ve sizler, yanlış yolun şaşkın yolcuları,
Sizlere sesleniyorum;
Bugün attığınız ölümcül adımlarla, bu örgüte ve ağababalarına hizmet ediyorsunuz.
Milletimize, ihbar ettiğimiz budur.
Meşru müdafaa çağrımız da budur.
Birinci vazifemizin gereği de budur!
Aziz milletim;
Biz uyardıkça; “yalan” diyenlerin,
Yazdıkları raporun bir kısmını, sizlere aktardım.
İktidar ve ortakları;
Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit ve onurlu vatandaşı Kürtlere;
Kandil’deki terör örgütünü, İmralı’daki caniyi, TBMM’deki bayilerini vasi atayıp,
Aile şirketine çevirdikleri devleti bu vasilerle muhatap ettiler!
Eşitliği dilinden düşürmeyenlerin,
Kürtlere atadıkları vasilere bakın:
İmralı canisi, Kandil canileri ve onları besleyen emperyal güçler.
Kürtlerin başına açmak istedikleri belalara bakın!
Siz, etnik bir nüfus sayımı mı istiyorsunuz!
Siz, ikili hukuk sistemine hazırlık yapıyorsunuz.
Siz, vatanın içinde, kendinize tahsis edilmiş feodal bir egemenlik sahası istiyorsunuz.
Siz, kimi kandırıyorsunuz?
Ey, bu sözlere imza atanlar,
Ey, “beka” devleri,
İmza attığınız sözleri ben size okuyayım!
“Çatışma döneminde atanmış olan vali, kaymakam, emniyet müdürü, jandarma komutanı gibi kamu yöneticileri ile güvenlik bürokrasisi personeli, barış sürecinin gereklerine uygun olarak gözden geçirilmelidir”
Buna mı imza attınız?
Aylardır şımarttıklarınız, devletimize ayar vermeye kalkıyor,
Devletin kararlarına ortak olmaya niyetleniyorlar.
Buna mı imza atıyorsunuz?
Büyük Türk milleti!
Sözün özü,
Anayasa’mızın; 42’nci, 66’ncı ve 127’nci maddelerinden başlayarak;
-Sadece mevcut ve yazılı toplumsal sözleşmemizi değil,
-“Milli Egemenlik Haklarımızın” tamamını, “mülga etmeye dönük” bir aşamaya geçilmiştir.
“Cumhuriyet Düşmanlığında”,
“İktidar Bağımlılığında”,
“İlkesizlikte” ve “Öğrenilmiş Çaresizlikte” ortaklaşanlar,
“Amaç-fikir ve eylem birliği içerisinde”;
Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve Büyük Türk Milletini; telafisi imkansız bir felakete sürüklüyorlar!
Biri, “Adalet ve Kalkınmayız” dedikçe;
Adaletin can çekiştiği, devletle milletin karşı karşıya geldiği keyfi bir sistemle,
Biri, “Cumhuriyetçiyiz” dedikçe;
Banisi Mustafa Kemal Atatürk’ün, emek ve mücadelesinin her gün öldüğü bir ilkesizlikle,
Biri, “Milliyetçiyiz” dedikçe;
Türk’ün en büyük zaferi olan Cumhuriyete, Büyük Türk Milletinin üniter yapısına açılan savaşın bayraktarlığıyla,
AYNI SAFTA DURMAYI SEÇTİLER!
Biz, hala kazdığımız siperdeyiz!
Kurtuluş Savaşı’nın ilkelerinde, Cumhuriyetin fikrinde, üniter yapımız ve Büyük Türk Milleti olmak gerçeğindeyiz.
İkazlarımızda, ihtarlarımızda, isyanlarımızda haklı çıktığımız için sevinmiyoruz!
Türkiye, geri dönülmez bir noktaya taşınırken,
Onu bu yola sevk edenlerin, maksatları açıktır.
Yöntemleri, safları ve tercih ettikleri muhatapları birdir!
Buradan sesleniyorum;
Bu ihanete, bu ihanet ortaklığına ancak sen!
Vatanın, “ehli namus vatandaşı olarak” dur diyebilirsin’
Bilinsin ki;
Biz, bir önceki devletimizi,
Etnik oyunlarla, “önce zihinlerde” yitirdik!
Bugün bu bilinç ve farkındalıkla;
“Cumhuriyet Devletimizi”, muhafaza ve müdafaa etmekten öncelikli hiçbir meselemiz yoktur!
2023 seçimlerinde “Muhalefet, Öcalan’ı serbest bırakacak!” diyen istismarcılara uyarım şudur;
Bebek katiline; “önder ve sayın” deme yarışına girerek yürüdüğünüz yolun sonunda, mutlaka kaybedeceksiniz!
Siz kaybedeceksiniz, milletim kazanacak!
Unutmayın!
İhanetin zaman aşımı yoktur!
İhanetin yaş haddi yoktur!
Bu topraklarda dün-bugün ve daima;
Son sözü her zaman Büyük Türk Milleti söylemiştir.
Bugün de böyle olacaktır.
En Çok Okunan Haberler